bir gün gözlerinizi kapatın.ellirinzi uzatın birisi tutsun.olmaz mı
AHMET KAYA Ağladıkça Dağlarda öfkeli başım
Serhat'ta hep akşam oluyor Nasipsiz kıştan mı, yağmurdan mı yoksa aşktan mı
Ağladıkça, ağladıkça dağlarımız yeşerecek Görecek, göreceksin Ağladıkça,
ağladıkça Geceyi tutacağız göreceksin. İlk yazda bitti telaşım Alnımda
hep kavga duruyor Vakitsiz hırstan mı Bahardan mı yoksa aşktan mı Ağladıkça,
ağladıkça bozkırlar yeşerecek Görecek, göreceksin Ağladıkça, ağladıkça Güneşi
tutacağız görecek göreceksin
Ada Sahilleri
Ada sahillerinde bekliyorum Her zaman yollarını
gözlüyorum Seni senden güzelim istiyorum Beni şad et şadiye başın için Her zaman sen yalancı
ben kani Her zaman orta yerde bir mani Her zaman sen uzakta ben müştak Her tellaki de bir hayalin berrak
Nerede o mis gibi leylaklar Sararıp solmak üzere yapraklar Bana mesken olunca topraklar Beni yad et güzelim
başın için
Ağlama Bebek
Ağlama bebek, ağlama sende Umut sende herşey
sende. Yağmur gibi gözlerinden akan yaş niye Bu kırgınlık bu dargınlık sıkıntın
niye. Çok uzakta öyle bir yer var O yerlerde mutluluklar Bölüşülmeye hazır Bir hayat var. Ağlama
bebeğim ağlama sende Yarın sende herşey sende. Dalıp dalıp derinlere düşünmen niye
Bu suskunluk bu durgunluk kızgınlık niye.
Ah
Yüzünün yarısı göz kadife yansımalı
bulutlu siyah ah bulutları eflatun o boy aynasından çıktı fransızın malı vişne
asidi vardı tadında rujunun ah sinema yıldızı filan olmalı ağızlığı
kristal son derece uzun bir kibrit çakıldı mı ah yağmurluklu kız alevinden anlamlı dumanlar
üfürüyor ah çocuk yüzünde gül goncası ağız saçlarından incecik su tozu dökülüyor sığınak
gibi derin ağaçlar gibi yalnız karartma başlamış ışıklar örtülüyor ellerinde
ruh gibi ah portakal kokusu kırkmaları morsalkım göz kapakları saydam çok vapurun battığı
bir liman orospusu bir hırsla öptüm ki ah ölürüm unutamam ay ışığında deniz akordeon
solosu pırıl pırıl yaşadım üç dakika tastamam görkemli çadırında italyan lunaparkın
sanki zeytin düşürür yerlere gözlerini ah tahtına kurulmuş bol sakallı bir kadın sutyenler
tutmuyor çılğın göğüslerini kaşları ip incesi kumral kirpikleri kalın kim görse
şaşırır sakalının süslerini tavana asılmış sosyalist saçlarından ah
sabah sabah omuzları kan içinde işkence sonrası genç bir kadın militan yığınlar
uğulduyor hummalı gençliğinde adı bile çıkmamış dudaklarından doğru yaşadığının
sımsıkı bilincinde ...
Al Öfkemi
Her sürgün'ün gözlerine Bu sebepten ah geceye Kanatlanmış
güvercine Kırılacağım, kırılacağım Yeter ki bil sen Yorgun alnımda
şafaklar Bir düş kursun arkadaşlar Bırak iz sürsün şarkılar Yeter ki bul sen Mapushane
duvarlarına Hüznümü yazacağım Hergün seni düşünüp Yok olacağım Al öfkemi koy
yanına Günü düşür dağlarıma Haydi dokun gözyaşıma Ağlayacağım, ağlayacağım
Yeter ki gül sen
Alninda Dağ Ateşi
Alnını dağ ateşiyle ısıtan dostum
Yüzünü kan ile yıkayan dostum Senin uyurken dudağında gülümseyen bordo gül Benim yüreğimi
harmanlayan isyan olsun. Şimdi dingin gövdende büyüyen sessizlik Ellerimde patlamaya sabırsız mavzer
olsun Başını omuzuma yasla Göğsümde taşıyayım seni Gövdem gövdene Gövden
gövdeme can olsun.
An Gelir
an gelir paldır küldür yıkılır bulutlar gökyüzünde
anlaşılmaz bir heybet o eski heyecan ölür an gelir biter muhabbet çalgılar susar heves kalmaz şataraban
ölür şarabın gazabından kork çünkü fena kırmızıdır kan tutar / tutan ölür sokaklar
kuşatılmış karakollar taranır yağmurda bir militan ölür an gelir ömrünün hırsızıdır
her ölen pişman ölür hep yanlış anlaşılmıştır hayalleri yasaklanmış
an gelir şimşek yalar masmavi dehşetiyle siyaset meydanını direkler çatırdar yalnızlıktan
sehpada pir sultan ölür son umut kırılmıştır kaf dağı'nın ardındaki
ne selam artık ne sabah kimseler bilmez nerdeler namlı masal sevdalıları evvel zaman içinde
kalbur saman ölür kubbelerde uğuldar baki çeşmelerden akar sinan an gelir -la ilahe illallah- kanuni
süleyman ölür görünmez bir mezarlıktır zaman şairler dolaşır saf saf tenhalarında şiirler
söyleyerek kim duysa / korkudan ölür -tahrip gücü yüksek- saatli bir bombadır zaman an gelir attila
ilhan ölür
Ay Gidiyor
Canım ey canım ey Canım eylen ey Evimi başıma yıkıp
giden hey Kapkara büyürken Geceler derinden Canımı içimden Alıp giden hey Ay gidiyor Günlerim
kanıyor Gün yüzün dönüyor Ay gidiyor Günlerim kanıyor Gül yüzün dönmüyor Canım ey canım
ey Yanan ömrüm ey İçime ateşi Koyup giden hey Sessizce büyürken Avluda cehennem Güneşi
koluna Takıp gelsen hey
Ben Beni
Seyyah oldum Pazar Pazar dolaştım Bir tüccara satamadım
ben beni Koyun oldum, kuzum ile meleştim Bir sürüye katamadım ben beni Ben beni, kendi mi, canımı,
özümü Dostlar beni bir kazana koydular Kırk yıl yandım, daha çiğdir dediler Ölçeğimi
gram, gram yediler Bir kantara da tartamadım, ben beni Ben beni, kendi mi, canımı, özümü Deli gönlüm
aktı gitti engine Çok boyandım, çok çicekler rengine Bir Mahsuni demiş oldum kendime Olmaz olsun
atamadım ben beni Ben beni, kendi mi, canımı, özümü
Bir Anka Kuşu
Yüzlerce soğuk
namlu üzerime çevrildi Yüzlerce demir tetik aynı anda gerildi Anne, beni söğüdün gölgesinde vurdular Öpmeye
kıyamadığın oğlun yere serildi Üşüştü birer birer çakallar üzerime Üşüştü
her bir yandan göğsüme, ciğerime Anne, beni leş gibi yiyip talan ettiler Teşhis edilmek için savurdular
önüne ”Yeryüzündeki acıların Hepsini, hepsini tattım” Heder oldum, ekmeğime
tütün kattım Beni milyon kere yaktılar üstüste Bir anka kuşu gibi anne bir anka kuşu gibi Kendimi
külümden yarattım” Geceler tanır beni; konarım göçerim ben Geceler taıir beni; kan damlar
içerim ben Anne, sen beni unut karanlığın bağrında Kırmızılar ekerim, siyahlar
biçerim ben Suçüstü yakalandım bölüşürken kalbimi Suçüstü, kelepçeyle yardılar bileğimi Anne,
ben diyar diyar umudun savaşçısı Bir tutam sevgi için dağladım gözlerimi ”Prometheus’tum,
çiviyle çakılırken taşlara Ciğerimi kartallara yedirdim Spartakus’tüm, köleliğin
çığlığında Aslanlara yem oldum, tükendim Kör kuyuların dibinde Yusuf’tum Kerbela
çölünde Hüseyin Zindanlarda Cem Sultan, sehpada Pir Sultan Kaçıncı ölmem, kaçıncı dirilmem bu
? ”Tanrılardan ateş çaldım,” Yüzyıllarca tutuştum, üstüste yandım
Bir anka kuşu gibi anne bir anka kuşu gibi Kendimi külümden yarattım”
Hoşça kal
Vakit
tamam seni terkediyorum Bütün alışkanlıklardan öteye Yorumsuz bir hayatı seçiyorum Doymadım
inan kanmadım sevgiye Korkulu geceleri sayar gibi Birdenbire bir yıldız kayar gibi Ellerim kurtulacak
ellerinde Bir kuru dal agaçdan kopar gibi Aşksa bitti gül ise hiç dermedik Bul kendine kuytudularda hadi
dal Seninle bir bütün olabilirdik hoşçakal gözümün nuru hoşçakal Hoşça kal canımın içi
hoşça kal Vakit tamam seni terkediyorum Bu incecik bir veda havasıdır Parmak uçlarına değen
sıcaklığı İncinen bir hayatin yarasıdır Kalacak tüm izlerin hayatımda Gözümden
bir damla yaş aktığında Bir yer bulabilsem seni hatırlatmayan Kan tarlası gelincik şafağında
Ölümse korktun savaşsa hep kaçtın Vur kendini korkularda hadi al Sen bir suydun sen bir ilaçtın
Hoşça kal canımın içi hoşça kal hoşça kal gözümün nuru hoşça kal Sen bir suydun
sen bir ilaçtın hoşça kal gözümün nuru hoşça kal Hoşça kal canımın içi hoşça kal
Bizim
Hikayemiz
Bir güneşti gördüğüm dağlar ardında Uzanıp gittiğim yollar ateşti
sanki Tuttuğum ellerde dostluk saklı bağrımda Yürüyüp gittiğim yollar ateşti sanki Bir
volkandı içimizde coşan nehirler Coştukça umutlar hep taşardı sanki Ne oldu bizim güneşe
neden doğmuyor Uzun uzak gecelerde sabah olmuyor Işte bizim hikayemiz hep böyle gider Umutlar hep gecelerde
yol olur gider Işte bizim hikayemiz burda biter Aydınlıklar karanlıkta yol olur gider
Böyle
Bir Sevmek
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular Yağmur giyerlerdi sonbaharla bir Azıcık okşasam
sanki çocuktular Bıraksam korkudan gözleri sislenir Ne kadınlar sevdim zaten yoktular Böyle bir sevmek
görülmemiştir Hayır sanmayın ki beni unuttular Hala arasıra mektupları gelir Gerçek değildiler
birer umuttular Eski bir şarkı, belki bir şiir Ne kadınlar sevdim zaten yoktular Böyle bir
sevmek görülmemiştir Yalnızlıklarımda elimden tuttular Uzak fısıltıları içimi
ürpertir Sanki gökyüzünde bir buluttular Nereye kayboldular şimdi kimbilir Ne kadınlar sevdim zaten
yoktular Böyle bir sevmek görülmemiştir
Bu Dert Beni Adam Eder
Eğri büğrü bakar oldun Şaşkın
oldum,sakar oldum İkide bir yüreğimi dağa taşa diker oldum Şunca yıldır karanlıkta
göz kırpmaktan bıkar oldum Benim annem şeker annem gençlik elden gitti gider Gece gündüz dolaşırım
tenhalarda menhalarda Benim annem güzel annem beni beni beni koyver Sağ yanımda bir sızı
var sol yanımda dağlar duman Altı patlar, altı patlar bu dert beni, bu dert beni verem eder
Dama çıktımm damdan düştüm Kılıç kestim rakı içtim Şahin oldum , keloğlanın
küllahını kaptım kaçtım Yare ağlar, güler uçtum Yarı yolda yorgun düştüm Benim
annem kadın annem bu nasıl iş bana de hele Gece gündüz düşünürüm tenhalarda menhalarda Aman
annem guzel annem beni beni beni koyver Sağ yanımda bir sızı var sol yanımda yandım
allah Altı patlar, altı patlar bu dert, beni bu dert beni adam eder
Büyüdün Bebeğim
Aklın
ermez mapusluğa Bahçede sarı ışığa On üç tane yaş döküldü Ranzadaki yastiğina
Büyüdün sende Hasret sende sevgi bende Akşamlar döner geceye Geceler gebe gündüze Karanliğa
bakip durma Beni orada arama Ben güneşin içindeyim Beni sabahlarda ara Geleceğim bir gün bende Sevgi
büyüt ellerinde Akşamlar döner geceye Geceler gebe gündüze
Can Yoldaşim
Yağmur yağar
sel olurum Toprak döner sel olurum hey Seni sevdim gam çekmeden Gün ortasında ölürüm hey Canım benim
can yoldaşım Gül tenimde kara benim hey Gül tenimde belam benim hey Gün doğarken meyhanede Bardağım
da rakım benim hey hey Çorbam da tuzum közde biberim Belim de silahım benim hey Canım benim can
yoldaşım Gül tenimde kara benim hey Gül tenimde belam benim hey
Bu Günde Ölmedim Anne
Daradayım
yalanım yok Baskın yedim gün gece Gün gece, gün gece Örselendi aşklarım üstelik Bir uzak
diyardayim Diyardayım, diyardayım Günaydın anneciğim, günaydın babacığım Yine
sabah oluyor Evde sabah olmaz deme Orda günler geçmez deme İçime sancı doğuyor... Yüreğimi
bir kalkan bilip sokaklara çıktım Kahvelerde oturdum çocuklarla konuştum Sıkıldım dertlendim
dostlarımla buluştum Bugün de ölmedim annem Kapalıydı kapılar, perdeler örtük Silah sesleri
uzakta boğuk boğuk Bir yüzüm ayrılığa bir yüzüm hayata dönük Bugün de ölmedim annem Üstüme
bir silah doğruldu sandım Rüzgar beline dolandığımda bir dal Korktum, güldüm, kendime kızdım
Bugün de ölmedim annem Bana böylesi garip duygular bilmem niye gelir Nereye gider döndüm işte Acı
yüreğimden beynime sızladı Bugün de ölmedim annem
Denizin Ardı Özgürlük
Ne demeli şimdi
Bir çiğdemin toprağı yırtışını seyredişim Göğe mi dokunmalı
ucuna mı körpe filizin Öylese karanlık sokaklarda koştuğumu düşün Ay gene bir kadın
gibi sarkıyorken denize Dirseklerimle böğrüme gömdüğüm titremeyi düşün Oradan göğsümü kaplayışını
soğuk bir terin İlk sözcüğü anlamla birleştiren çocuğu düşün Onun kavradıkça derinleşen
şarkısını Vay perçemle günün huysuzluğu dolaşan kısrak Vay acemi öpüşlerden
gövdeme boşalan acımtırak haz Telaş, kıvranış, parıltılı gözlerdeki
atılganlık Ya görevin ne senin görevin Oynaşmak değil mi içindeki savaşmak duygusuyla Ve
benim nevresimim karamışsa kirden,rutubetten Sarhoşsam gülümseyişler ağlayışlarda Ve
kaynak sularıyla üstüme yağan aydınlık hülyaları Senden gelen ısıyla koruyorsam Ne
demeli şimdi Ey serçelerin sabahlarla bölüştüğü cıvıltı Ey bir romanın olur olmaz
yerinde dikkati çeken hayal Kalbimi çevreleyen sevda gözeneği Acıyış, şefkat, umursayış,
hırçınlık seli Beni düşün öyleyse Beni hayretin ve karanlığın eşiğinde
Beni fitillerde başlayan bir fısıltı Anında ilk satırını yazarken bir bildirinin
Kulaktan kulağa dolaşan haberlerin bağrında Beni dar camlarda değil Bir bulutun seyrinde
düşün Burada ortasında sıçraya sıçraya kabaran alevlerin...
Derin Bir Ah Çektim
Derin
bir ah çektin içim yandı Kıyamaz gözüm gözlerine Rüyalarımdan gelip geçersin Varamaz elim ellerine
Tren yolunda raylar uzar Uzarda nereye gider Ay’a gider, suya gider ,yola gider, yar gider Benim
de başıma gelenler adamı kanser eder Benim de başıma gelenler insanı kanser eder Derin
bir ah çektin içim yandı Dayanmaz gönlüm hasretine Arzularımdan gelip geçersin Yaslanmaz başım
dizlerine Gurbet olunca yollar uzar Uzarda nere gider Dağa gider ,taşa gider, aşka gider ,yar gider
Benimde basima gelenler adami kanser eder Benimde basima gelenler insani kanser eder Derin bir ah çektin içim
yandı Yetişmez ömrüm gençliğine Son nefesimden gelip geçersin Yağmaz gözüm ellerine Darağacında
ipler uzar Uzarda nere gider Cana gider, kana gider, sona gider, yar gider Benim de başıma gelenler
adamı kanser eder Benim de başıma gelenler insanı kanser eder
Doruklara Sevdalandım
Filiz
filiz parelendim dağlara uymak için Kan gölünde kurulandım hayatı duymak için Kavgalara kuyulandım
sabaha varmak için Kavgalara kuyulandım sabaha varmak için "Kekik kokusu duydum Kekik kokusu koynunda huysuz
gecenin Uyandım birdenbire Haydi dedim yüreğim gidelim bu şehirden Bu şehir koparmak istiyor
beni özlemlerimden Yorgunum Çünkü yorgunluğumun yaşamak gibi bir anlamı var Yine de yaşamaktan
duydugum mutlulugun tadına düşmanlarim ulaşamazlar" Katarlar gelir geçer bir geceden bir geceye Yüreğim
yare yare iz bırakır bin acıya Gün olur şafaklanır karanlıklar bin parçaya Gün olur
şafaklanır karanlıklar bin parçaya Denizlerda dalgalandım taşları oymak için Dorulara
sevdalandım ışığa doymak için Irmaklarda durulandım dağları duymak için Irmaklarda
durulandım dağlari duymak için "Bir kus ciz yavrum yuzume gozyasinla Bir kus tel tel kirpiklerim kanat olsun
Bir kus cirpinan kalbi dudagimda Bir kus sicakligin beni bulsun Bahar gelmis balam benim Bahar gelmis dayanmis
Dalda yaprak bebecigim Suda kopuk uyanmis Kuzulara ozenmis kizim benim Korpe sesler dinlenmis Ay isiginda
yanmis yavrucugum Onun icin beyazmis" Şarkılar gelir geçer bir heceden bir heceye Yüreğim yare
yare yankılanır bin acıya Gün olur ufalanır karanlıklar bin parçaya Gün olur ufalanır
karanlıklar bin parçaya
Evlerinin Önü
Evlerinin önü mersin Ah sular akar gadınım Mersin
tersin Allah seni bana versin Al hançeri gadınım Vur ben öleyim Ah kapınızda bir danem
Kul ben olayım Hayda efeler of Evlerinin önü susam Ah su bulsamda gadınım Çevremi bulsam
Açsan yüzünü Baksam doysam Al hançeri gadınım Vur ben öleyim Ah kapınızda bir danem
Kul ben olayim Hayda efeler of
Eylül'e İsyan
Sen betonlar içinde ben senin özleminde Sen yanginlar
içinde ben mazlumun türküsünde Aydinliği aradik karanliklar içinde Sen dünün hasretinde ben yarinlarin derdinde
Sen bir yana ben bir yana dostlarımız bir yana Bölünsekte çözülsekte başkaldırdık zamana
Güneşte kavruluruz kıraç topraklar gibi Hazanda savruluruz serseri yapraklar gibi Yanlızlığı
yaşarız geride kalan gibi Düşer düşer kalkarız her Eylül'e isyan gibi
Gayri Gider Oldum
Gayrı gider oldum gardaşlar Ve de gızkardaşlar Gayrı haram bu can bana Bu toprak
damlar bu yollar bana Bu sevdalar bu ağaçlar haram bana Oğul uşak bir de karım Kurt bana hastir
ceker Yılan bana çıyan bana Hastir çeker yılan bana Lan gardaş bu nasıl yara Lan
gardaş bu nasıl yara Kanar her yerinden Dövülmüşüm sövülmüşüm kovulmuşum ben Hastir çekilmişim
yani kendi öz yurdumdan Çeker Giderim
Geleceğim
geçici ayrılık benimkisi ilkyaz çiçeğine
gebeyim ağıtlar yakmayın adıma ben ölmedim ölmeyeceğim sıcak saklayın gecelerimi
karlar altından çıkıp geleceğim düşlerinizin ateşinden ılık bir rüzgar
gibi eseceğim demlice bir çay koyun üstüne aç çocuk gibi besleyin sobayı nasıl tütüyorsanız
gözlerimde öylece tütsün buharı uzunca serin yatağımı boyunca uzansın ayağım
el aman deyince gece usulca kıvrılır yatarım can canım canlarım hazır mı
koynunuzdaki yerim gün olur gecikmiş çocuk gibi bağıra çağıra gelirim
Giderim
Artık
seninle duramam Bu akşam çıkar giderim Hesabım kalsın mahşere Elimi yıkar giderim
Sen zahmet etme yerinden Gürültü yapmam derinden Parmaklarımın üzerinden Su gibi akar giderim Artık
sürersin bir sefa Ne cismim kaldı ne cefa Şikayet etmem bu defa Dişimi sıkar giderim Bozar
mı sandın acılar Belaya atlar giderim Kurşun gibi mavzer gibi Dağ gibi patlar giderim
Kaybetsem bile herşeyi Bu aşkı yırtar giderim Sinsice olmaz gidişim Kapıyı
çarpar giderim Sana yazdığım bu şarkıyı Sazımdan söker giderim Ben ağlayamam
bilirsin Yüzümü döker giderim Köpeklerimden kuşumdan Yavrumdan cayar giderim Senden aldığım
ne varsa Yerine koyar giderim Ezdirmem sana kendimi Gövdemi yakar giderim Bettua etmem üzülme Kafama sıkar
giderim
Git
demek şimdi gidiyorsun yazdığın son şiir öylece yarım kalacak
demek şimdi gidiyorsun, kuşlarımız acıkacak, saksılarımız artık sulanmayacak
demek, öykümüzü bir ruj lekesi gibi yapıştırıp aynanın sahtekar yüzüne demek şimdi gidiyorsun
beni böyle toz gibi dağıtıp merdivenlerin dibine herşey tamam diyorsun... git.! .. beni
viran bir şehir gibi terket haydi git! . dışarısı ispiyon, dışarısı ihanet..
seni bir gören olmasın dikkat et. dostlukmuş, ölüme beraber yürümekmiş, üstüne titremekmiş, vefaymış
aşk dediğin, zavallı bir kapıyı duvara çarpıp çıkıncaya kadarmış bana
koymaz deyip sancını bir kilo rakıya gömsen de gece yarıları asıl sancı, uyandığında
bütün odaları boş görünce koyarmış gitmek istiyorsun, git! . bir delikanlı asla vedalaşmaz!
.. bakma git! .. dışarısı dinamit dışarısı enkaz şunu cebine
koy, ne olur ne olmaz.. ihtilal mağdurlarıydık kimsemiz yoktu yaralarımız aman vermiyordu
canımıza kimseye kıymamıştık oysa.. masumduk, rahatsız ediyordu bizi bu yalancı
tay pankart gibi şehrlerin ortasına çığ düşürdüyse öfkemiz en az bir karıncanın
yüreği kadar namuslu ve çalışkandı ellerimiz kendini arıyorsun, git! .. aptal bir hayat
kur içinde beni barındırmayan kalma! .. git! .. dışarısı barut, dışarısı
gardiyan yine bir tek ben olurum sana parçalanan demek şimdi gidiyorsun sonunda bizi çökertiyor bu kancık
zelzele demek şimdi gidiyorsun, yıkılan bir duvar gibi ömrüme devrile, devrile.. demek mecburi
istikametlerin ayrılığı gösteren o adaletsiz kavşağında oy benim yarim demek şimdi
gidiyorsun ve bana bir tek seçenek kalıyor güle güle güle güle beni öldürüyorsun git kalmasın
hiçbiryerde kalmasın izin durma git kafamı yumruklayıp ardınsıra ağlarsam şerefsizim
Gökyüzü
Geçiyor önümden sirenler içinde Ak eller üstünde çiçekler içinde Dudağında yarım bir sevdanın
hüznü Aslan gibi gögsü türküler içinde Rastlardım avluda hep volta atarken Cigara içerken yahut coplanırken
Kimseyle konuşmaz dal gibi titrerdi Çocukça sevdiği çiçeği sularken Diyarbakırlıymış
adı Bahtiyar Suçu saz çalmakmış öğrendiğim kadar Geçiyor önümden gül yüzlü bahtiyar Yaralıyım
yerde kalan sazı kadar Beni tez saldılar o kaldı içerde Çok sonra duydum ki Yozgat'ta sürgünde Ne
yapsa ne etse üstüne gitmişler Mavi gökyüzünü ona dar etmişler Gazete çıktı üç satır yazıyla
Uzamış sakalı çatlamış sazıyla Birileri ona ölmedin diyordu Ölüm ilanında hüzünle
gülüyordu
Gururla Bakiyorum Dünyaya
birer birer biner biner biner ölürüz yana yana ahh döne döne yine geliriz
ay canım biz dostu da düşmanı da elbet biliriz vurulup düşenler canım darda kalmasın
ay gülüm çünkü isyan bayrağıdır böğrüme saplanan sancı çünkü harcımı öfkeyle, imanla
karıyorum ve kederin ve solgun yüzlü işçilerin üzerine dağbaşlarının hırçınlığı
savruluyor benden. çünkü beni ateşiyle dimdik tutan kin çünkü benim gözbebeklerimde tutuşan şafak miting
afişleri cesur pankartlar ve binlerce militan derin denizlerin aydınlığı zorlu sabahlar
gökyüzü ve lâle sıkılmış bir yumruk gibi giriyoruz hayata. çünkü ben sevdiğim kızı
yaşamak gibi ki şiirini yazamayan ve türküsünü söyleyemeyen halkım gibi binlerce ve binlerce
kurşunlanan halkım gibi zincirlere vurulan savaşlara yollanan vergilere bağlanan halkım
gibi felç olmuş yalnızlıklara bırakarak büyük acıların ve gözyaşının
içine bırakarak şiirlerimin bir bıçak gibi ışıldadığı devrim türkülerini
ve başkaldırmayı öğreten dudaklarını bir kere olsun öpemeden bir kere olsun tutamadan
kaygısızca serin bir yaz gecesi gibi ürperen ellerini hatta boynunu ve ayak bileklerini bilemeden bilemeden
bilemeden vurdum yüreğimi şanlı kavgaya barışın ve özgürlüğün dağlarına
yürüyorum işte yiğitsen uslandır beni ey yasakların kahpeliğin ve soygunların
koruyucusu türkü çağıran kızlarımı sustur ve kahraman oğullarımı, mezar
kaza kaza kederli, kızgın tohum serpe serpe hünerli ve sömürüle sömürüle bomboş ve açlığın
ve zulmün izlerini derin uçurumlarında taşıyan ellerimi nacaklara ve tırpanlara sarılan
ellerimi mavzerlere sarılan ellerimi zincirlere vur gücün yeterse. ama adına yaşamak dersen re-zil-ce
çatlayan tomurcuğun doğan çocuğun çığlığını duymadan gül benizli
sevgilinin titreyen göğüslerini öpmeden doya doya korka korka yana yana her gün biraz daha derinden her
gün biraz daha kapkara duyarak ölümü aç ve arkasız köpekleşerek yaşamak dersen bu yürek çat
diye çatlasın be! kirsiz passız arı duru özümüz namussuza kanlı hançer sözümüz çok uzaktır
dostlar bizim yolumuz bulana yürüyene bin selam olsun gelgelelim parlayan güneşi emekçi halkların kahraman
halkların güneşini şehvetle içine dolduran toprak şimdi sımsıcak şimdi ulaşılmaz
şimdi olgun meyvalarla dolu bahar bahçelerini salmaktadır dünyaya, ve gül benizli sevgililerin dudaklarında
hayat bizi aşka ve kavgaya çağırmaktadır, bıçak kemiğe dayandığı ok
yaydan fırladığı için değil bu bezirgan saltanatı bu zulüm bitsin diye ağaran
günler için yeni bir dünya uğruna yüzlerinde cesaretin onuru ve imanlı gücü dövüşen dünyanın
emperyalizme karşı dövüşen dünyanın ve ölüme gülerek koşan genç savaşçıların
al bayrakları dalgalansın dalgalansın dalgalansın kinle boğuşan yorgun yüreği
aydınlansın diye anamın.
felaketler geçirmiş anamın dişleri dökülmüş kederli
ağzı ağlamaya hazır gözleri safrası ve sonsuz ve dağlar eriten sabrı, merhameti
yani bir bütün halinde insanlığımız yunsun, arınsın diye duru pınarlarda alın
terinin namusu kurtulsun diye kurtulsun diye sıcak somun acı soğan ve çiçekli basmalar ahdettik
vefa ettik kelle koyduk ölen ölür dostlar düşmanlar heyy kalan sağlar
Gül Dikeni
Uçakları
nedeyim Gökkusağı gönder bana Senin olsun süngülerin Gül dikeni yeter bana Kan kurşundan silinince
Kardeş olur kardeş olur eller bana Kan kurşundan silinince Kardeş olur kardeş olur kardeş
olur eller bana Silahları nedeyim Benim sevgim mavzer bana Suya attığım çicekler Birgün
olur döner bana Kan kurşundan silinince Kardeş olur kardeş olur eller bana Kan kurşundan silinince
Kardeş olur kardeş olur kardeş olur eller bana
Güneş Ruhlu Bahtiyar
güneş ruhlu
bahtiyar Sefil arzularmı sürükleyen Kazık çakmak arzusumu Ne beni kahreden Böyle karamsarlığa
iten Gel yanı başıma aydınlat beni Ey güneş ruhlu bahtiyar Şu karanlık geceme
Bir şafak bırak Aydınlığında sümbülleşsin Mor menekşeler, erguvanlar,
laleler Can kafesime bir soluk çekeyim Zehirle dolmuş ciğerlerime Panzehir vereyim Hele gel ağustos
böceği Şu kışta bir yaz göreyim Çıkmayan bir karınca mı yuvasından Ya
da gelmeyen bahar Şu dalında sarkmayan meyveler Ya da üzerime yağan kar Kardelen filizleri arasında
Fısıltısını duysam göçmen kuşunun Kaçan poyrazı kovalayan lodosun Saçlarımın
arasından esişine yakalansam şimşeklerin çakışıyla tutuşsam Bahar bulutlarıyla
ağlasam Toprağın kokukusuyla mest olsam Günahlarıma gözyaşları akıtsam Fırtına
sonrası sessizliğiyle Kollarını açar mısın Gökkuşağı gönlünden Karalar
bağlamış yüreğime Bir demet gonca gül sunup Kucaklar mısın beni Sarsan beni ışık
kollarına Sıcaklığın doldursa içimi Eriyen içimdeki buzlar Gözlerimden tane tane dökülse
Sekineye erse gönül tahtım Tıpkı rüyalarda olduğu gibi Bir gece anmsızın doğsan
Tanyerinde gözüksen Bir parça olsun gelsen Yüreğime su serpsen Bilmecelerle örülmüş ağıma
En azından bir tebessüm göndersen Ey güneş ruhlu bahtiyar Gamze yanaklarından Mücella çehreden
Gül-i ahmer simadan çok görme bu aciz kapıkulundan
Güzel Günler
Dalgındim dağlar gibi Türkülüydüm
çınar çınar Ne kızarıp giden sarı Ne kızarp gelen yeşil Dikilmiş dikmeninde
Hoşçakal köprüsünün Tamda mendil sallıyordum güzel günlere Güzel günler güzel günler hey güzel günler
Gözlerimde, gider mi hey güzel günler Güzel günler güzel günler hey güzel günler Ellerimden gelir mi hey güzel
günler Balık attım olta tuttum Yaşadım gençliğimi Masal oldu çocukluğum Gençliğim
bahar seli Ve bir aksam birdenbire Bir bulvar otelinde İnce bir dal değdi anlıma Koptu sazımın
teli Güzel günler güzel günler hey güzel günler Gider mi gozlerimde hey guzel günler Güzel günler güzel günler
hey güzel günler Ellerimden gelir mi hey güzel günler Hehey günler heyhey güzel günler hey guzel günler
Hani
Benim Gençliğim
Hani benim gençliğim nerde Bilyelerim topacım Kiraz ağacında yırtılan
gömleğimi Çaldılar çocukluğumu habersiz Penceresiz kaldım anne Uçurtmam tel örgülere takıldı
Hani benim gençliğim nerde. Ne varsa bu gençliği yakan Ekmek gibi aşk gibi Ne varsa güzellikten
yana Bölüştüm büyümüştüm Bu ne yaman celişki anne Kurtlar sofrasına düştüm. Hani
benim gençliğim nerde Hani benim sevincim nerde Akvaryumum kanaryam Üstüne titrediğim kaktüs çiçeği
Aldılar kitaplarımı sorgusuz. Duvarlar konuşmuyor anne Açık kalmıyor hiç bir kapı Hani
benim gençliğim nerde Yağmurları biriktir anne Çağ yangınında tutuştum.Hani benim gençliğim
nerde.
Haydi Git
Haydi git güle güle Güle güle sana Acılara yeten gücüm Mektuplara yetmedi
Demirlere yeter gücüm Mektuplara yetmedi Bu ne biçim sevgi Nasıl kardeşlik Bu nasıl dostluk
Bu ne beter sevda Benim aklmm ermedi Haydi git güle güle Güle güle sana İçli mektuplar gelmesin Kavuşmaz
uzaklardan Yanık mektuplar gelmesin Kavuşmaz dostluklardan Bu ne biçim sevgi Nasıl kardeşlik
Bu nasıl dostluk Bu ne beter sevda Benim aklım ermedi Haydi git güle güle Güle güle sana Zincirlere
yeten gücüm Mektuplara yetmedi Demirlere yeten gücüm Mektuplara yetmedi Bu ne biçim sevgi Nasıl kardeşlik
Bu nasıl dostluk Bu ne beter sevda Benim aklım ermedi
Haydi Gül
Gel gör beni,
gör içerden Bak ne haldeyim Duvarda resmin elimde sigaram Gör ne haldeyim Haydi haydi haydi gül Haydi
haydi haydi sende Haydi haydi haydi gül Haydi haydi haydi gül Üzülme İşte görüş günündeyiz Gör
ne haldeyim Yürekte yangın yürekte sevdanGör ne haldeyim Haydi haydi haydi git Haydi haydi haydi git Haydi haydi
git Haydi sende Haydi durma git Bakma öyle git Haydi haydi git Haydi sende
Hep Sonradan Gelir
Ne
sen leylasin nede ben mecnun Ne sen yorgun ne de ben yorgun Kederli bir aksam icmmisiz sarhosuz hepsi bu Ne sen
leylasin nede ben mecnun Ne sen yorgun ne de ben yorgun Kederli bir aksam icmmisiz sarhosuz hepsi bu Hep sonradan
gelir aklim basima hep sonradan sonradan Hep sonradan gelir aklim basima hep sonradan Hep sonradan gelir aklima basima
hep sonradan sonradan Hep sonradan gelir aklim basima hep sonradan Ne sen bulutsun ne de ben yagmur Ne sen magrur
need ben magrur Huzunlu bir aksam susmusuz durgnuz hepsi bu Hep sonradan gelir aklim basima hep sonradan sonradan
Hep sonradan gelir aklim basima hep sonradan Hep sonradan gelir aklima basima hep sonradan sonradan Hep sonradan
gelir aklim basima hep sonradan
Herkes Kendi İşine
Dağlar bize
düz olur mu Yar gelmezse ne olur Bir yar gider bin yar gelir Düşmanlar görür kör olur Hadi sen git işine
de Herkes kendi işine Dağlarımda zulüm varsa Düşemem yar peşine Güle baykuş
kondurmayın Küstürüp soldurmayın Yare birşeyler söyleyin Kafamı bozdurmayın Hadi
sen git işine de Herkes kendi işine Dağlarımda ölüm varsa Düşemem yar peşine
Hiç
Birşeyimsin
Sen benim hiç bir şeyimsin Yazdıklarımdan çok daha az Hiç kimse misin
bilmem ki nesin Lüzumundan fazla beyaz Sen benim hiçbir şeyimsin Varlığın anlaşılmaz
Galiba eski liman üzerindesin Nasıl karanlığıma bir yıldız olmak Dudaklarınla
cama çizdiğin En fazla sonbahar otellerinde Üniversiteli bir kız uykusu bulmak Yalnızlığı
öldüresiye çirkin Sabaha karşı öldüresiye korkak Kulağı çabucak telefon zillerinde Sen benim
hiçbir şeyimsin Hiçbir sevişmek yaşamışlığım Henüz boş bir roman sahifesinde
Hiç kimse misin bilmem ki nesin Ne çok cığlıkların silemediği Zaten yok bir tren penceresinde
Sen benim hiçbir şeyimsin Yabancı bir şarkı gibi yarım Yağmurlu bir ağaç gibi
ıslak Hiç kimse misin bilmem ki nesin Uykum arasında cağırdığım Çocukluk sesimle
ağlayarak Sen benim hiçbir şeyimsin
Hoşçakalin
Gözüm..
Nedir bu başımdaki felaket Kırk yıldır sefalette bu Ahmet Kefenimi alın
dikin bir zahmet Gömün beni, gömün beni bir başıma Susamıyorum, susamıyorum Elimde değil
susamıyorum Hele bir ışıklar sönsün Hele bir kapansın kapılar Sular durulsun Bıcak
atacağım daha 12'den Kısa devre yapsın kalbim Ellerim inatla dökülsün cigaraya, Dağlarda
ay büyüsün Sular köpürsün Sen beni o zaman gör Hele küssün meydanlar Dehşetin oğlu gülsün Ağır
bir köpek karanlığı Ve Tüm mayınlar patlasın Sen beni o zaman gör Kaldırımlara
yağmur dökülsün Dağılsın dişlerimde gülüşler Kaybettiklerim bir dönsün Sen beni
o zaman gör Yalnızlık ne demek Kül olsun uykular Kuşlar silinsin gözlerimden Sen beni o zaman
gör Saçlarımda kırılsın kar Baştan çizilsin uçurumlar Kırılsın camlar
Sen beni o zaman gör .
Kalan Kalir
Vur sirtina, vur sirtina
Dostun oldum vur sirtina Madem ki ben kaldiramam Derdimi al vur sirtina Duman kalir, duman kalir Ocak
tüter duman kalir Ben yanarim hic tükenmem Benden sonra duman kalir Ah ne fayda, ah ne fayda Kefen beyaz ha
ne fayda Bir hayina yas dökersin Kadrin bilmez ah ne fayda Kalan kalir, kalan kalir Giden gider kalan kalir
Ben giderim geri gelmem Benden sonra kalan kalir Meydan kalir, meydan kalir Yigit ölmez meydan kalir Yere
vurma hatirimi Sana kahpe meydan kalir
Kervan
Çeşmeler akıyor Kervan gidiyor Geride
birşey kalmadı Umut, ateş ve duman Ve gezgin bir rüzgar Uykudan uyandırmışlar Küllenmiş
derin anıları Ağlamaklı gözlerin Ballı dudakların Kervan hızla gidiyor Uzaktaki
kentime Söyle anne ve babaya Yol gözleyen sevgiliye Geleceğim, O gün gelecek..
Korkarim
Gençlimi kimse bilmez Sokaklarımdan cocuk kokusu Ağzımdan ay ışığı
fışkırır benim Ceketimi yağmurlara astığımdan beri Tehlikeli şiir okur
Dünyaya sataşırım ben Güzüm baharlara Yüzüm yamurlara Hüznüm dağlara küs Geceden karanlık
sebebim Geceden mülteci kederim Korkarım dönmez yüreğim Korkarım güzelim korkarım Beni
soracaklar Beni bulacaklar Beni yoracaklar yar Beni tutacaklar Beni yakacaklar Bana kıyacaklar yar
Sorulur karanlık sebebim Vurulur mülteci kederim Korkarım dönmez yüreğim Korkarım güzelim
korkarım
Kum Gibi
Martılar ağlardı çöplüklerde Biz seninle gülüşürdük
Şehirlere bombalar yağardı her gece Biz durmadan sevişirdik. Acımasız olma şimdi
bu kadar Dün gibi dün gibi çekip gitme Bırakta sarılayım ayaklarına Kum gibi kum gibi ezip
geçme. Sonbahar damlarda damlarımıza Biz seninle sararırdık Aydınlansın diye şu
kirli yüzler Biz durmadan savaşırdık Acımasız olma şimdi bu kadar Dün gibi dün gibi
çekip gitme Bırakta sarılayım ayaklarına Kum gibi kum gibi ezip geçme
Memleket
Hasreti
Giderim buralardan Giderim bir gece vakti Umurunda olmaz bilirim Yani beni sararsa Memleket
hasreti Bağırsan duyamam ki İstanbul'da değilim ki Çağırsan gelemem ki Varna'da
değilim ki Uzaklardayım Ben bende değilim ki Ya beni sararsa Memleket hasreti
Merhaba
Yağmur yağsın isterdim bu sabah Merhaba soylu sevdam merhaba İpil ipil düşsün
betona Merhaba sevgili vatan merhaba Ve üç gece güvercini Nazlı nazlı uçsun buluta Merhaba.. Bütün
sabahların bu saati En fazla sevdiğim vakit Son kez merhaba..
Munzurlu
Munzurdan bir kuş indi Karalı, karalı, karalı Gittim baktım kanatları Yaralı,
yaralı, yaralı Kirvem belli dersim dağları Maralı, maralı, maralı Kirvem, kirvem,
kirvem, kirvem Hey avcı vurmuş gör kaç gündür yaralı Munzurdan bir tas su verin de ölem diyor Hem
ağlıyor hem bir türkü söylüyor Biz de söyleyelim birlikte ölelim Munzur benim kirvem olur kime vereyim Kirvem
yine bela, kirvem yine bela Duman olmuş dağlar yolum karanlık Kirvem yine bela kirvem yine bela Kör
olmuş dağlar yolum karanlık Aaahh diz çökmüş de illede Anam, anam, anam diyor Burna haber
salında daye, daye, daye Ahhhh dönüp gitsem şu dağlara diyor Kirvem dağlarda nerde olduğunu
bilem Ahhhhh dağlara git ateş yak orda olduğunu bilem Ahhhh kirvem uzat uzat ayağının
altını öpem Munzurdan bir tas su verin de ölem diyor Hem ağlıyor hem bir türkü söylüyor Biz
de söyleyelim birlikte ölelim Munzur benim kirvem olur kime vereyim Kirvem yine bela, kirvem yine bela Duman olmuş
dağlar yolum karanlık Kirvem yine bela kirvem yine bela Kör olmuş dağlar yolum karanlık .
Neden
Bir adım, bir adım, bir adım Üç adımda biter bu odam Neden, neden neden neden neden
neden neden neden Daracık yaparlar bu evleri Pencereden görünen gökyüzüne inat Bu evde; bir çocuk bir çocuk,
bir kadın ve ben yaşardık Neden,neden neden neden neden neden neden neden Bırakıp çekip,
çekip gittiler Uzaklarda gorunen guzel gunlere inat Bir adım, bir adım, bir adım Üç adımda biter
bu odam Bir adım, bir adım, bir adım Takılır düşüncelerim Takılır düşüncelerim
takılır düşüncelerim Takılır düşüncelerim Takılır Takılır Takılır
Takılır…
Nerden Bileceksiniz
Üstüm başım toz içinde Önüm arkam pus
içinde Sakallarım pas içinde Siz benim nasıl yandığımı Nerden bileceksiniz. Bir
fidandım deriildim Fırtınaydım duruldum Yoruldum çok yoruldum Siz benim neler çektiğimi
Nerden bileceksiniz. Taş duvarlar yıkıp geldim Demirleri söküp geldim Hayatımı yıkıp
geldim Siz benim neden kaçtığımı Nerden bileceksiniz. Gökte yıldız kayar şimdi
Annem beni anar simdi Sevdiğim var kanar şimdi Siz benim niye içtiğimi Nerden bileceksiniz.
Bir pınardım kan oldum Yol kenarı han oldum Yanıldım ah ziyan oldum Siz benim neden
sustuğumu Nerden bileceksiniz. Ben ardımda yas bıraktım Ağlayan bir eş bıraktım
Sol yanımı boş bıraktım Siz benim kime küstüğümü Nerden bileceksiniz.
Ölüm
Dörtlüğü
Ölüm her aklına geldiğinde Ah edip vah edip inleme Bu halinde tanrıyı
incitmiş olacaksın Ecel kapını çaldığı zaman Evi telaşa verme O gelidiği
zaman Sen gitmiş olacaksın.
Öyle Bir Yerdeyim Ki
Öyle bir yerdeyim ki
ne karanfil ne kurbağa Bir yanım mavi yosun Dalgalanır sularda Dostum dostum Güzel dostum
Bu ne beter çizgidir bu Bu ne çıldırtan denge Yaprak döker bir yanımız Bir yanımız
bahar bahçe Öyle bir yerdeyim ki Bir yanım çığlık çığlığa Öyle bir yerdeyim
ki Anam gider Allah Allah Kızım düşmüş sokağa Dostum dostum Güzel dostum Bu ne
beter çizgidir bu Bu ne çıldırtan denge Yaprak döker bir yanımız Bir yanımız bahar
bahçe
Sabir Kalmadi
Her şarkının içinde Ben seni görürüm Sevdan bir nefes gibi
Çekmezsem ölürüm Sabır kalmadı içimde Dertler yaş oldu gözümde Bu yoksulluk denizinde Boğulmadan
gel boğulmadan gel Sensiz isyan ettim heran Dünyam kahır, dünyam zindan Yine başım duman duman
olmadan gel Yıllardır ne bir haber Ne bir selamını aldım Bu koskocaman dünyada Sensiz
yapayalnız kaldım Sabır kalmadı içimde Dertler yaş oldu gözümde Bu hasretlik denizinde
Boğulmadan gel... . .
Sel Dağ
Bu hasretlik kalır gitmez teninden Eksilmez
acılar ezik yüreğinden Alma başını nasırlı ellerimden Sen istedin gültenimde yaralar
Bu ayrılık hem seni Hem beni yaralar. Sel dağda birleşince Dağda güller ezilince
Yara açtı gültenimde Ağlar dağlar Dağlar ağlar Yüreğimi sancı sarar. Sel
dağda kalır gitmez Sel altında güller bitmez Gültenimde yara geçmez. Ağlar dağlar Dağlar
ağlar Yüreğimi sancı sarar.
Senin Derdindeyim
Kapıya
vurdun ardımdan Ölecektim ben kahrımdan Beni vursalar anlımdan Yine senin derdindeyim Geçip
karşımda dursan Hem bağırsan hemde kızsan Beni keleş ile vursan Yine senin derdindeyim
Kaleşnikof ile vursan yine senin derdindeyim
Sevemezsin
Deli
dolu bir akşam vakit ayrılık Saatler yanlızlığa dönüyor mağrur Yabancı düşler
kalmış dünden geriye Yürekler pişmanlığa çarpıyor mağrur Adımı anamazsın
Yoluma çıkamazsın Gönülden sevemezsin sen Geçmişi silemezsin, Rüyama giremezsin Gerçekten
sevemezsin sen Beklenen ölümlerin kaçışı olmaz Bir yıldız bilinmeze kayıyor mağrur
Ben sürgünüm sen durgun kaçak bu sevda Dilim hep elvedaya dönüyor mağrur Haykırsam duyamazsın Çağırsam
gelemezsin Yürekten sevemezsin sen Zor günde aramazsın Hiç yanlız kalamazsın Korkusuz sevemezsin
sen "Öyle bir küsüp gidişin vardi ki Seni vicdansız ,insafsız,kitapsız" .
Sevgi
Duvari
sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa kör karanlıkta açardık
paslı gözlerimizi dilimizde akşamdan kalma bir küfür salonlar, piyasalar, sanat sevicileri derdim günüm
insan içine çıkarmaktı seni yakanda bir amonyak çiçeği yalnızlığım benim sidikli
kontesim ne kadar rezil olursak o kadar iyi kumkapı meyhanelerine dadandık önümüzde altınbaş
altın zincir fasulye pilakisi aramızda görevliler ekipler hızır paşalar sabahları açıklarda
bulurlardı leşimi öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri çöpçülerin elleriyle okşardın beni
yalnızlığım benim süpürge saçlım ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi baktım gökte
bir kırmızı bir uçak bol çelik bol yıldız bol insan bir gece sevgi duvarını aştık
düştüğüm yer öyle açık seçik ki başucumda bir sen varsın bir de evren saymıyorum ölüp
ölüp dirilttiklerimi yalnızlığım benim çoğul türkülerim ne kadar yalansız yaşarsak
o kadar iyi
Siz Yanmayin
Ağlama, bugünler gelir de geçer babam Ağlama, bu dertler elbet
biter babam Ocaksız köylerimde dumanlar tüter elbet Ben yandım sen yanma allahaşkına "Burda
bu şarkımı söylerken, Benim Türkiye'de yaşadığım çok zor günlerde, Bu 'Merhaba'sını
istediğim, Fakat o 'Merhaba'yı benden esirgeyen Ulusal anlamda bu kaderi paylaştığım
Bütün arkadaşlarıma ve dostlarıma İnce bir sitemdir... Umarım, Bunu anlarlar." İki
damla gözyaşımla satıldım pazarlarda Kırdılar yüreğimi kırdılar azarlarla
Sürgünlere yolladılar sabah dörtte yağmurlarla Ben yandım sen yanma Allah aşkına .
Sorgucular
Kimileri hep suçluyor Kimileri sorguluyor Yaralı yüreğime kara çalıyor İhanet
zincirini tutan utansın Dönüp arkasına bakan utansın Dost diye bağrıma bastığım
insanlar Arkamı dönünce vuran utansın Durmadan hep soruyorlar Aç bırakıp gülüyorlar Emekleyen
yüreğime usta diyorlar Usta değil acemi bir işçiyim ben Onurlu bir kavganın neferiyim ben Dostumun
dosttu düşmanım eceliyim ben Bilipte söylemeyen diller utansın
Söyle
Söyle yamur çamur Değmedi yüreğime Söyle ben nerdeyim Sen nerde Söyle ay doğmadan
Düşmesin yaş gözüme Söyle ben nerdeyim Sen nerde Dışarıda kar yağıyor Benim
için yağmur Ağlama gözbebeğim Biraz daha dur Yüregime basa basa İçimden yar gidiyor Ağlama
iki gözüm Biraz daha dur Ay ayy ay yanıyor ömrüm Vallahi yamur çamur Değmedi yüreğime Söyle
ben nerdeyim Sen nerde Söyle ay doğmadan Düşmesin yaş gözüme Söyle ben nerdeyim Sen nerde
Söyle yamur söyle Değmeden yüreğime Söyle gökyüne O nerde Söyle baksın gece Dağlardan
hasretime Söyle bilmesemde O nerde Söyle ay doğmadan Düşmesin yaş gözüme Söyle gökyüzüne
O nerde
Suskun
Sus, kimseler duymasın. Duymasın ölürüm
ha. Aydım yarı gecede Yeşil bir yağmur sonra... Yağıyor yeşil. En uzak,
o adsız ve kimselersiz, O yitik yıldızda duyuyor musun? Bir stradivarius inler kendi kendine, Yayı,
reçinesi, köprüsü yeşil. Önce bendim diyor ve sonra benim... Ölümsüz, güzel ve çetin. Ezgisidir dolaşan
bütün evreni, Bilinen, bilinmeyen ıssızlıkları. Canımı, tüylerimi sarmada şimdi
Kendi rüzgarıyla vurgun... Sarıyor yeşil. Rüya, bütün çektiğimiz. Rüya kahrım, rüya
zindan. Nasıl da yılları buldu, Bir misra boyu maceram... Bilmezler nasıl aradık birbirimizi,
Bilmezler nasıl sevdik, İki yitik hasret, İki parça can. Çatladı yureği çakmaktaşının,
Ağıyor gök kuşaklarının serinliğinde Çağlardır boğulmuş bir su...
Ağıyor yeşil. Yivlerinde yeşil güller fışkırmış, Susmuş bütün
namlular... Susmuş dağ, Susmuş deniz. Dünya mışıl-mışıl, Uykular
derin, Yılan su getirir yavru serçeye, Kısır kadin, maviş bir kız doğurmuş, Memeleri
bereketli ve serin... Sağıyor yeşil. Aydım yarı gecede, Neron, çocuk kitaplarında
çirkin bir surat, Ve Sezarsa, bir ad, yıkıntılarda. Ama hançer taşı sanki Koca Kartaca!
Hani, kibrit suyu vermişlerdi üstüne Bak nasıl alıyor, yigit, Binlerce yıl da sonra Alıyor
yeşil. Vurur dağın doruğundan
Atmacamın çalkara, Yalın
gölgesi. Kuş vurmaz, tavşan almaz, Ama aç, azgın Köpek balıklarıydı parçaladığı
Bak, Tiber saygılı, suskun. Bak nilüfer dizisi zinciri. Bunlar bukağısı, kolbağlarıdır,
Cihanın ilk umudu, ilk sevgilisi, Ve ilk gerillası Spartakus'un. Susuyor yeşil. Sus, kimseler
duymasın, Duymasın, ölürüm ha. Aymışam yarı gece, Seni bulmuşam sonra. Seni,
kaburgamın altın parçası. Seni, dişlerinde elma kokusu. Bir daha hangi ana doğurur bizi?
Ruhum... Mısra çekiyorum, haberin olsun. Çarşıların en küçük meyhanesi bu, Saçları
yüzümde kardeş, çocuksu. Derimizin altında o olüm namussuzu... Ve Ahmedin işi ilk rast gidiyor. İlktir
dost elinin hançersizliği... Ağlıyor yeşil.
Sürgün
Acisi
Tarifi imkansız acılar içindeyim Gurbette akşam oldu yine rüzgar peşindeyim Yurdumdan
uzak yağmurlar içindeyim Akşam oldu sürgün susuyor Dönecekler bir gün Alkırlara bozkırlara
Güneşi sunacaklar Yanacaklar yanacaklar Ama bir daha yalnız kalmayacaklar İki gözüm kör olsun...
Tarifi imkansız sancılar içindeyim Gurbette akşam oldu yine rüzgar peşindeyim Yurdumdan uzak
yağmurlar içindeyim Akşam oldu sürgün ağlıyor Dönecekler bir gün Alkırlara bozkırlara
Güneşi sunacaklar Yanacaklar yanacaklar Ama bir daha yalnız kalmayacaklar İki gözüm kör olsun...
Şafak
Türküsü
1 Beni burada arama anne Kapıda adımı sorma Saçlarına yıldız
düşmüş Koparma anne Ağlama Kaç zamandır yüzüm tıraşlı Gözlerim şafak
bekledim Uzarken ellerim Kulağım kirişte Ölümü özledim anne Yaşamak isterken delice 2
Bugün görüş günü Günlerden salı Islak Sarı bir yağmur Ülkemin neresine bakarsa ay
Orada yitik bir anne ağlıyor Sen aralıyorsun yağmuru
Acıdan sırılsıklam
alnına siper edip elini Sonra bir umut koşuyorsun Yüreğin avcunda ısırırken çırpıntı
gözlerini (ah verebilseydim keşke yüreği avcunda koşan herbir anneye tepeden tırnağa
oğula ve kıza kesmiş bir ülkeyi armağan koşma anne birdenbire batacak olan düş
denizinde yarattığın umut sandalıdır oysa benim için gece ışık hızıyla
koşan kısa ve soğuk bir zamandır bu yüzden boğuk seslerle geldiler bir şafak
uykusuz
yorgun ve korkak 3 sanırım baytardı yüreğimin depreminde rihter ölçeği çatlarken
ölebilir raporu veren beyaz önlüklü doktor boşver hipokrat amca üzülme ne olur sen de anne sen de
üzülme hücremin dört bir köşesinde el ayak izlerimi ciğerlerimde yırtılan bir çığlıkla
hazır beklediğim ve korkunç bir sabırla birbirine eklediğim korkak kahraman gecelerimi düşlerimle
sınırsız diretmişliğimle ***ç şaşkınlığımla çocuk devrederken
sıradakine usulca açılıverdi yanağımda tomurcuk pir sultan'ı düşün anne şeyh
bedrettin'i börklüce'yi torlak kemal'i düşün anne hala kanaması nedendir faşizmin göğsünde
utangaçlığı bile vuramadan yanaklarına yasının onsekizinde ölümüne pervasız yürüyen
ince bilekli çıplak ayaklı tanya'nın deniz'i düşün anne her mayıs şafağında
uzun uzun döverken darağaçlarını ve o şafaktan doğma onbir yaşını çiğneyip
yürüyen çocukları insanları düşün anne
düşün ki yüreğin sallansın düşün
ki o an güneşli güzel günlere inanan mutlu bir yusufçuk havalansın 4 sıcak omuzlar değerken
omzuma buz üstünde yürüdüm yıllar boyu bayraklar ve türkülerle kopunca memelerinden o mükemmel yaşama
kurşunlar sıktılar alnıma açık alanlarda ağır kartalların konup kalktığı
yalçın kayalardan biriydim ölüp dirildim yeniden güneşli güneşsiz akşamlarda mutlu yarınlar
adına özgürlük adına ekmek adına
üstüne vardım kuyruğu kanlı itlerin dirilip
dönmesin diye hiroşimalar tahtadan atların boynuna çıplak ölümlerle yatmasın diye çocuklar aç
gözlerle bakmasın diye çocuklar kardeşlik adına havadaki kuş denizdeki balık adına yürüdüm
yıllar boyu dönüp bakmadım arkama ıraktı gözlerim çok ırak izim kalır mı bilmem
yürüdüğüm yolda kalsa da silinir gider yalnızca bir ağıt gibi çakılır ardımca
gelenlere gözlerimi yaktığım yer 5 tören adımlarıyla ölmek ne garip şey anne kanlı
karanlık bir oyunda baş oyuncuyum bütün gözler üstümde sürüyor gecenin karnında şafağa bakan
oyun masa üstünde üşüyen bir sigara yanında küçücük bir cam bardak içinde rengi bu gecenin cılız
titrek bir kibrit kağıt kalem sandalye geride flu yağlı büküm büküm bir ip ve çingene
kuralına uygun değişmez dekoru mudur idam mahkumunun 6 kırılacak cammışım
gibi davranıyorlar yüzlerinde zoraki çatılmış bir hüzün oysa birazdan boynumu kıracaklar
pul pul dökülecek yaz siyasi eylül'ün ben ölümü asıl az ötede titreyen çingenenin kara killi ellerinde gördüm
anladım ki küllenen sigaradır soğuyan bir bardak çaydır benim ömrüm yani benim güzel annem
alacaşafağında ülkemin yıldız uçurmak varken oturup yıldızlar içinde kendi
buruk kanımı içtim 7 ne garip duygu şu ölmek öptüğüm kızlar geliyor aklıma bir
açıklaması vardır elbet
giderken darağacına 8 geride masa üstünde boynu bükük
kaldı kağıt kalem bağışla beni güzel annem oğul tadında bir mektup yazamadım
diye kızma bana elleri değsin istemedim gözleri değsin istemedim ağlayıp koklayacaktın
belki bir ömür taşıyacaktın koynunda usul adımlarla yürüdüm ömrümü karşımda kurum
kurum-laşan darağacı (tarlakuşu korkmaz ki korkuluktan ökse de olsa dört bir yanı) birdenbire
acıdı boynum gelecekler var birbiri ardınca ***ç yakışıklı ne olur işçi
kadınım az yumuşak dik şu kefenin yakasını 9 yaşamak ağrısı
asıldı boynuma
oysa türkü tadında yaşamak isterdim çiçekleri kokmak ırmakları akmak
yaz boyu çobanaldatanlara aldanmak su başlarında aylak sektirmek kavalımı sonra bir çocuğun
afacan bacaklarında anavarca kayalıklarına tırmanmak isterdim o güzel günleri görenler arasında
bir soluk ben de yaşamak isterdim bir de luvr müzesinde seyretmek gizliden öperken siya-u jakond'u tebessümünden
işte o an saçlarından yakalamak dolunayı bir de yirmibeş kilometreden görebilmek nazım'ın
gözleriyle pırıl pırıl moskova'yı ölmek ne garip şey anne bayram kartlarının
tutsaklığından aşırıp bayramı ***** kakmalı bir kutu içinde vermek isterdim
çocukların ellerine sonra sonra benim güzel annem damdan düşer gibi vurulmak isterdim bir kıza
10 künyemi okudular suçumuz malum gecenin kıyısında durmuşum kefenin cebi yok koynuma
yıldız doldurmuşum koşun çocuklar çocuklar koşun sabah üstüme üstüme geliyor yanlış
mı duydum yoksa erkenci bir horoz mu ötüyor keskin bir acı bilenmiş gitgide yaklaşıyor
sonum iri sözlerim yoktu söyleyecek usulca baktım yüzlerine bin yıllık iskeletleri çatırdayarak
göçtü ayaklarının dibine korkutamadılar beni anne avlunun ortasında çatık bir kaş
gibi duran darağacı bir zaman rüzgarda saçını tarayan telli kavak değil mi boynumdaki
kemendi bir öğle sonu bükerken o kız sarı sıcak sevdasını düşünmedi mi söyle anne
o çingene bir çiçek bahçesi kadar sıcak sokağımızdan bağıra çağıra geçen
bohçacı kadını sevmedi mi çılgınca 11 kurulmuş tuzaklar yok artık yolumda işkenceler
zindanlar hücreler savunmak yok mutlu tok bir yaşamı açlık grevlerinde beynimi bir sıçan gibi
kemiren mideme karşı
kısacası bir çiçeği düşünürken ürpermek yok gülmek
umut etmek özlemek ya da mektup beklemek gözleri yatırıp ıraklara ölmek ne garip şey anne artık
duvarları kanatırcasına tırnağımla şaşkın umutlu şiirler yazamayacağım
mutlak bir inançla gözlerimi tavana çakamayacağım baba olamayacağım örneğin ****** olmak
ne garip şey anne ceplerimde el yerine balyoz taşırken korkunç bir merakla beklerken kurtuluş
haberlerini ve yüreğimin ırmakları taştı taşacakken ölmek ne garip şey
anne uçurumlar ki sende büyür dağdır ki sende göçer ben yaprak derim çiçek derim çam diplerinde
açmış kanatlarını kozalak derim gül yanaklı çocuğa benzer yine de oğlunu yitirmek
kimbilir ne garip şey anne 12 beni burada arama anne kapıda adımı sorma saçlarına
yıldız düşmüş koparma anne ağlama kırıldıysa düş evinin kapısı
bütün kırık kapıların çağrılışıyım kızların yanaklarında
çukurlaşan biten başlayan aşkların ortasındayım her kavgada ölen benim bayrak
tutan çarpışan her kadın toprağı tırnaklayarak doğurur beni özlem benim kavga benim
aşk benim bekle beni anne bir sabah çıkagelirim bir sabah anne bir sabah acını süpürmek
için açtığında kapını umarım kurtuluş haberleriyle dönmüş olur çam ve kekik
kokuları içinde acı yüzlü çocuklar o zaman nasıl indirilmişlerse şen şakrak öylece kalkar
uykudan şalterler dişleyip tükürmeden sigaralarını türkü tadında giyinirken işçiler
bir sabah anne bir sabah acını süpürmek için açtığında kapını adı başka
sesi başka nice yaşıtım koynunda çiçekler çiçekler içinde bir ülke getirirler başlarını
koymak için yorgun dizine sen hazır tut dizini anne o mükemmel güne . .
Tedirgin
Sarı
sıcak yazılar uzak Dost uzanan eller uzak Karanlıklar kurmuş tuzak Benim sonum dünden belli
Haramiler sarmış yolumu Güvercinler muhbir ucar Telden tele fermanım gider Benim sonum dünden
belli Gözlerim dolar kan sanırım Betonlar boğar nefessiz kalırım Şahidim yoktur,
perdeler örtük İnanamassın ağlarsın Geceler mi sen, benmi yorgunum Mermiler mi sen, benmi
yangınım Düşlerim tutsak Yüreğim sürgün İçimde bir çocuk tedirgin Suskunum vurgunum tedirginim
benim haylanmaz uslanmaz tedirgin... Dağlarda kar yollar uzar Yar belinden kollar uzar Hasımlarım
kurmuş tuzak Benim sonum dünden belli Müfrezeler sarmış yolumu Menekşeler solgun açar Dilden
dile fermanım gider Benim sonum dünden belli Gözlerim dolar kan sanırım Betonlar boğar nefessiz
kalırım Şahidim yoktur, perdeler örtük İnanamassın ağlarsın
Tezkere
Toprak
öyle bitip tükenmez,/dağlar öyle uzakta, sanki gidenler hiçbir zaman hiçbir menzile erişemeyecekti. Kağnılar
yürüyordu yekpare meşaleden tekerlekleriyle Ve onlar / ayın altında dönen ilk tekerlekti. Ayın
altında öküzler başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi ufacık kısacıktılar
ve pırıltılar vardı hasta kırık boynuzlarında ve ayakları altından akan
toprak, / toprak, / ve topraktı. Gece aydınlık ve sıcak ve kağnılarda tahta yataklarında
oyu mavi humbaralar çırılçıplaktı. Ve kadınlar / birbirlerinden gizleyerek bakıyorlardı
ayın altında geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine. Ve kadınlar / bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle anamız, avradımız, yarimiz ve
sanki hiç yaşanmamış gibi ölen ve soframızdaki yeri / öküzümüzden sonra gelen ve dağlara
kaçırıp uğrunda hapis yattığımız ve ekinde, tütünde,odunda ve pazardaki ve kara
sabana koşulan ve ağıllarda ışıltısında yere saplı bıçakların oynak,
ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan kadınlar, / bizim kadınlarımız şimdi
ayın altında kağnıların ve hartuçların peşinde harman yerine kehriban başlı
sap çeker gibi aynı yürek ferahlığı, / aynı yorgun alışkanlık içindeydiler. Ve
onbeşlik şaraplenin çeliğinde ince boyunlu çocuklar uyuyordu. Ve ayın altında kağnılar
yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon`a doğru. .
Tut ki Gecedir
Tut ki gecedir Karanlik sivasir ellerine camlardan Birden kırmızıya doner trafik ışıkları
Kükürtlü dumanlar yükselir Korkuya batmış cam kırığı adamlardan Tehlikeye büyür
sakalları Tut ki gecedir İhbarlar birer sansar Bir telefondan bir telefona atlar Yeraltı örgütleri
tetik üstünde Adres değiştirmis silah kacakcilari Fahişeler birbirinden kuşkulanıyor "Tut
ki gecedir katiller huzursuz hırsızlar sinirli" Hainler ürkekçedir Elleri telefona kendiliğinden
uzanıyor "ihanete gece muthis bir gerecedir ihbarlar birer sansar bir telefondan bir telefona atlar" Ihanet
bir bilmecedir
Tutuşur Dizelerim
Yiğidim yiğit olmasına
yar Yanık türkülere vurmayın beni Tutuşur dizelerim sonra Her biri yıldız kendi halinde.
Geceleri inen sessizlik Umarsız açan eski yaradır İşte yine yükseldi duvarlar Etme gözlerin
koru kendini Sayıklasam dizelerimden Acıyı ..... duvar nemini Kirli gömleğimi koklarmış
annem Koklasın türkümü sıcak bir ekmek gibi..
Uğurlar Ola
Ey
sürüden arkaya kalmış yiğit Arkadaşın gitti haydi sen de git Bak ne diyor ceddi şehidin
işit Haydi git evladım uğurlar ola Haydi git evladım açıktır yolun Zalimlere karşı
bükülmez kolun Bayrağı çek ön safa geçmiş bulun Uğurun açık olsun uğurlar ola Eşele
bir yerleri örten karı Ot değil onlar dedenin saçları Dinle şehit sesleridir rüzgarı Haydi
git evladım ugurlar ola Haydi git evladim aciktir yolun Zalimlere karsi bukulmez kolun Bayrağı
çek ön safa geçmiş bulun Uğurun açık olsun uğurlar ola Haydi levent asker uğurlar ola Yerleri
yirtan sel olup taşmalı Dağ demeyip taş demeyip aşmalı Sende ki coşkunluğa
er şaşmalı Kahraman askerim uğurlar ola Haydi git evladım açıktir yolun Zalimlere
karşı bükülmez kolun Bayrağı çek ön safa geçmiş bulun Uğurun açık olsun uğurlar
ola
Üşür Ölüm Bile
Bir ormanda tutup onu bağladılar ağaca Yumdu sanki gözlerini
uyur gibi usulca Bir soguk yel eser üşür ölüm, ölüm bile Anlatır akan kanı beyaz sesiyle
Diz çöktüler karşısında sonra ateş ettiler Parçalanan yüreğine yuva kurdu mermiler
Bir soguk yel eser üşüm ölüm, ölüm bile Anlatır akan kanı beyaz sesiyle Gelip kondu bir güvercin
ellerine o gece Kırmızı bir çelenk oldu bileğinde kelepçe Bir soguk yel eser üşüm ölüm,
ölüm bile Anlatır akan kanı beyaz sesiyle
Yakarim Geceleri
Bu aşkın nüshası
rüzgarlarda Aslı bende kalacak Bizi hasret saracak Bulutlar çıldıracak Ayrılık başımı
döndürüyor Kavuşmayı özlettin İntiharlar kuşandım Bu aşkı sen kirlettin Geçtim
borandan kardan, Yitirdim bahçeleri Ellerini tutamazsam gülüm, Yatamam geceleri Bu aşkın nüshası
rüzgarlarda Kahrı bende kalacak Sende ihanet gülüm Bende matem kalacak Bu aşkın efkarı
şarkılarda Yüzün bende solacak Bizi zaman yenecek Ve anılar kalacak Geçtim borandan kardan,
Yitirdim bahçeleri Ellerini tutamazsam gülüm, Yakarım geceleri
Yaşamadin Sen
Sensiz
geçmiyor bu günler biliyormusun Yüreğine beni beni soruyormusun Öyle yalnız kaldım biliyormusun Türküler
söyledim sana duyuyormusun Yıllar oldu oralarda çıkamıyorsun Bağlanmış elin ayağın
çıkamıyorsun Bir kuş oldun gökyüzünde uçamadın sen Nehir oldun ırmak oldun taşamadın
sen Çocuk oldun sokaklarda oynamadin sen Doğdunda büyüdün ama yaşamadın sen. .
Yalanci
Ayrilik
Yoksun umurumda bile değil Baş ucumda resmin hala duruyor Defterimdeki yazın hiç
silinmedi Eşiğimdeki ayak izin her gün gelişin Gözlerimce gidişin hiç bilinmedi Varsın
böyle geçsin yabancı günler Varsın canımı yaksın yine yalnızlık Seninle doluyken
baktığım dünler Yıkar mı sandın beni bu yalancı ayrılık Yoksun umurumda
bile değil Dudağımda adın şiir oluyor Ezberindeki sevdan hiç okunmadı Eşiğimdeki
ayak izin her gün gelişin Yüreğime gidişin hiç dokunmadı Varsın böyle geçsin yalancı
günler Varsın canımı yaksın yine yalnızlık Kokunu verirken vazomda güller Yıkar
mı sandın beni bu yalancı ayrılık
Yetiş Nerdesin
Ne dağlar yıkılır,
ne de duvarlar Of çeker ağlarım, yetiş nerdesin Kurumuş pınarlar, gelmez baharlar Eyvah,
eyvah Ah eder ağlarım, yetiş nerdesin Canı nerdesin sen, gülüm nerdesin sen Bekle ben öleyim
ki o zaman gelesen Beyaz mintanına, boş yastığına Yüz sürer ağlarım, yetiş
nerdesin Yandım ataşına, kül oldum yana Allah allah... Diz cöker ağlarım, yetiş
nerdesin
Yorgun Demokrat
Karanlık yollardan geçtik Zehir gibi sular içtik Bir yanımızda
ölüm Bir yanımızda yar sevdik Bir değil bin bir kere Sırat köprüsünden geçtik Cehennem
de ne milletin Ta göğsünü deldik geçtik Bu yoldan dönenler oldu Mum gibi sönenler oldu Yar göğsüne
bas koymadan Vurulup düşenler oldu Bir sen kaldın geride Ah akıp gidiyor hayat Yüreğim
anlıyor seni Artık susma Yorgun Demokrat Şarkılar küsmüş dudağa Ömründe gecikmiş
hasad Karışmış çoluk çocuğa Geçim derdinde demokrat İçlenir hatırladıkça
İzlerini o günlerin Düşe kalka bata çıka Yaşadığı o depremin.
Yüreğim
Kaniyor
Sakin göllerin kuğusuyduk Salınarak suyun yanağında Yarılan ekmeğin
buğusuyduk Gözüm yaşarıyor Yüreğim yanıyor /kanıyor Olmasaydı sonumuz böyle
"biri saksımızı çiğneyip gitti biri duvarları yıktı camları kırdı
fırtına gelip aramıza serildi biri milyon kere çoğaltıp hüzünleri her şeyi kötüledi
bizi yaraladı biri şarabımızı döktü soğanımızı çaldı biri
hiç yoktan vurdu kafeste kuşumuzu ciğerim yanıyor yüreğim kaniıyor olmasaydı, olmasaydı
sonumuz böyle" Gözüm yaşarıyor Yüreğim yanıyor /kanıyor Olmasaydı sonumuz böyle
Dağlarda çoban ateşiydik Dolanarak mavzer yatağında Ceylan pınara inişiydik Göğsüm
daralıyor Yüreğim kanıyor Olmasaydı sonumuz böyle "birer yolcuyduk aynı ormanda kaybolmuş
aynı çıtırtıyla ürperen birer serçe hep aynı yerde karşılaşırdık
tesadüf bu... birer tomurcuktuk hayatın kollarında birer çiğ damlasıydık bahar sabahında
gül yaprağında dedim ya hiç yoktan susturuldu şarkımız yüreğim kanıyor yüreğim
kanıyor bitmeseydi, bitmeseydi bizim öykümüz böyle" Göğsüm daralıyor Yüreğim kanıyor
Olmasaydı sonumuz böyle
Zeytin Karasi
Gül diyorum Yoksul acıların gölgesinde
Güllerin solsun istemiyorum Ay diyorum sonra Ay n'olur Bir vaktinde gecenin Hangi sevda vurmuş seni
Hangi delikanlı Gönlüne Salvo bakışlarla... Soramam Zeytin karası gözlerini Yoluma
yatırma Dayanamam.
|