anasayfa | hackerlar | En Büyük Hacker | butunlinkler | D.uzantilar | hacker | programlar | S.E.kahramanlar | hack tarihî !!! | haberler | F.linkler | sarkicilar | sarki sözleri | özgürlük

...:::Unutulmayanlar:::... , WwW.Unutulmayanlar.OrG

en güzel sarkilar

 

bir gün gözlerinizi kapatın.ellirinzi uzatın birisi tutsun.olmaz mı

AHMET KAYA
Ağladıkça
Dağlarda öfkeli başım
Serhat'ta hep akşam oluyor
Nasipsiz kıştan mı, yağmurdan mı yoksa aşktan mı
Ağladıkça, ağladıkça dağlarımız yeşerecek
Görecek, göreceksin
Ağladıkça, ağladıkça
Geceyi tutacağız göreceksin.
İlk yazda bitti telaşım
Alnımda hep kavga duruyor
Vakitsiz hırstan mı
Bahardan mı yoksa aşktan mı
Ağladıkça, ağladıkça bozkırlar yeşerecek
Görecek, göreceksin
Ağladıkça, ağladıkça Güneşi tutacağız görecek göreceksin

Ada Sahilleri

Ada sahillerinde bekliyorum
Her zaman yollarını gözlüyorum
Seni senden güzelim istiyorum
Beni şad et şadiye başın için
Her zaman sen yalancı ben kani
Her zaman orta yerde bir mani
Her zaman sen uzakta ben müştak
Her tellaki de bir hayalin berrak
Nerede o mis gibi leylaklar
Sararıp solmak üzere yapraklar
Bana mesken olunca topraklar
Beni yad et güzelim başın için


Ağlama Bebek

Ağlama bebek, ağlama sende
Umut sende herşey sende.
Yağmur gibi gözlerinden akan yaş niye
Bu kırgınlık bu dargınlık sıkıntın niye.
Çok uzakta öyle bir yer var
O yerlerde mutluluklar
Bölüşülmeye hazır
Bir hayat var.
Ağlama bebeğim ağlama sende
Yarın sende herşey sende.
Dalıp dalıp derinlere düşünmen niye
Bu suskunluk bu durgunluk kızgınlık niye.

Ah

Yüzünün yarısı göz kadife yansımalı
bulutlu siyah ah bulutları eflatun
o boy aynasından çıktı fransızın malı
vişne asidi vardı tadında rujunun
ah sinema yıldızı filan olmalı
ağızlığı kristal son derece uzun
bir kibrit çakıldı mı ah yağmurluklu kız
alevinden anlamlı dumanlar üfürüyor
ah çocuk yüzünde gül goncası ağız
saçlarından incecik su tozu dökülüyor
sığınak gibi derin ağaçlar gibi yalnız
karartma başlamış ışıklar örtülüyor
ellerinde ruh gibi ah portakal kokusu
kırkmaları morsalkım göz kapakları saydam
çok vapurun battığı bir liman orospusu
bir hırsla öptüm ki ah ölürüm unutamam
ay ışığında deniz akordeon solosu
pırıl pırıl yaşadım üç dakika tastamam
görkemli çadırında italyan lunaparkın
sanki zeytin düşürür yerlere gözlerini
ah tahtına kurulmuş bol sakallı bir kadın
sutyenler tutmuyor çılğın göğüslerini
kaşları ip incesi kumral kirpikleri kalın
kim görse şaşırır sakalının süslerini
tavana asılmış sosyalist saçlarından
ah sabah sabah omuzları kan içinde
işkence sonrası genç bir kadın militan
yığınlar uğulduyor hummalı gençliğinde
adı bile çıkmamış dudaklarından
doğru yaşadığının sımsıkı bilincinde ...

Al Öfkemi

Her sürgün'ün gözlerine
Bu sebepten ah geceye
Kanatlanmış güvercine
Kırılacağım, kırılacağım
Yeter ki bil sen
Yorgun alnımda şafaklar
Bir düş kursun arkadaşlar
Bırak iz sürsün şarkılar
Yeter ki bul sen
Mapushane duvarlarına
Hüznümü yazacağım
Hergün seni düşünüp
Yok olacağım
Al öfkemi koy yanına
Günü düşür dağlarıma
Haydi dokun gözyaşıma
Ağlayacağım, ağlayacağım
Yeter ki gül sen

Alninda Dağ Ateşi

Alnını dağ ateşiyle ısıtan dostum
Yüzünü kan ile yıkayan dostum
Senin uyurken dudağında gülümseyen bordo gül
Benim yüreğimi harmanlayan isyan olsun.
Şimdi dingin gövdende büyüyen sessizlik
Ellerimde patlamaya sabırsız mavzer olsun
Başını omuzuma yasla
Göğsümde taşıyayım seni
Gövdem gövdene
Gövden gövdeme can olsun.

An Gelir

an gelir
paldır küldür yıkılır bulutlar
gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
o eski heyecan ölür
an gelir biter muhabbet
çalgılar susar heves kalmaz
şataraban ölür
şarabın gazabından kork
çünkü fena kırmızıdır
kan tutar / tutan ölür
sokaklar kuşatılmış
karakollar taranır
yağmurda bir militan ölür
an gelir
ömrünün hırsızıdır
her ölen pişman ölür
hep yanlış anlaşılmıştır
hayalleri yasaklanmış
an gelir şimşek yalar
masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
direkler çatırdar yalnızlıktan
sehpada pir sultan ölür
son umut kırılmıştır
kaf dağı'nın ardındaki
ne selam artık ne sabah
kimseler bilmez nerdeler
namlı masal sevdalıları
evvel zaman içinde
kalbur saman ölür
kubbelerde uğuldar baki
çeşmelerden akar sinan
an gelir -la ilahe illallah-
kanuni süleyman ölür görünmez bir mezarlıktır zaman
şairler dolaşır saf saf tenhalarında şiirler söyleyerek
kim duysa / korkudan ölür
-tahrip gücü yüksek-
saatli bir bombadır zaman
an gelir
attila ilhan ölür

Ay Gidiyor

Canım ey canım ey
Canım eylen ey
Evimi başıma yıkıp giden hey
Kapkara büyürken
Geceler derinden
Canımı içimden
Alıp giden hey
Ay gidiyor
Günlerim kanıyor
Gün yüzün dönüyor
Ay gidiyor
Günlerim kanıyor
Gül yüzün dönmüyor
Canım ey canım ey
Yanan ömrüm ey
İçime ateşi
Koyup giden hey
Sessizce büyürken
Avluda cehennem
Güneşi koluna
Takıp gelsen hey

Ben Beni

Seyyah oldum Pazar Pazar dolaştım
Bir tüccara satamadım ben beni
Koyun oldum, kuzum ile meleştim
Bir sürüye katamadım ben beni
Ben beni, kendi mi, canımı, özümü
Dostlar beni bir kazana koydular
Kırk yıl yandım, daha çiğdir dediler
Ölçeğimi gram, gram yediler
Bir kantara da tartamadım, ben beni
Ben beni, kendi mi, canımı, özümü
Deli gönlüm aktı gitti engine
Çok boyandım, çok çicekler rengine
Bir Mahsuni demiş oldum kendime
Olmaz olsun atamadım ben beni
Ben beni, kendi mi, canımı, özümü

Bir Anka Kuşu

Yüzlerce soğuk namlu üzerime çevrildi
Yüzlerce demir tetik aynı anda gerildi
Anne, beni söğüdün gölgesinde vurdular
Öpmeye kıyamadığın oğlun yere serildi
Üşüştü birer birer çakallar üzerime
Üşüştü her bir yandan göğsüme, ciğerime
Anne, beni leş gibi yiyip talan ettiler
Teşhis edilmek için savurdular önüne
”Yeryüzündeki acıların
Hepsini, hepsini tattım”
Heder oldum, ekmeğime tütün kattım
Beni milyon kere yaktılar üstüste
Bir anka kuşu gibi anne bir anka kuşu gibi
Kendimi külümden yarattım”
Geceler tanır beni; konarım göçerim ben
Geceler taıir beni; kan damlar içerim ben
Anne, sen beni unut karanlığın bağrında
Kırmızılar ekerim, siyahlar biçerim ben
Suçüstü yakalandım bölüşürken kalbimi
Suçüstü, kelepçeyle yardılar bileğimi
Anne, ben diyar diyar umudun savaşçısı
Bir tutam sevgi için dağladım gözlerimi
”Prometheus’tum, çiviyle çakılırken taşlara
Ciğerimi kartallara yedirdim
Spartakus’tüm, köleliğin çığlığında
Aslanlara yem oldum, tükendim
Kör kuyuların dibinde Yusuf’tum
Kerbela çölünde Hüseyin
Zindanlarda Cem Sultan, sehpada Pir Sultan
Kaçıncı ölmem, kaçıncı dirilmem bu ?
”Tanrılardan ateş çaldım,”
Yüzyıllarca tutuştum, üstüste yandım
Bir anka kuşu gibi anne bir anka kuşu gibi
Kendimi külümden yarattım”

Hoşça kal

Vakit tamam seni terkediyorum
Bütün alışkanlıklardan öteye
Yorumsuz bir hayatı seçiyorum
Doymadım inan kanmadım sevgiye
Korkulu geceleri sayar gibi
Birdenbire bir yıldız kayar gibi
Ellerim kurtulacak ellerinde
Bir kuru dal agaçdan kopar gibi
Aşksa bitti gül ise hiç dermedik
Bul kendine kuytudularda hadi dal
Seninle bir bütün olabilirdik
hoşçakal gözümün nuru hoşçakal
Hoşça kal canımın içi hoşça kal
Vakit tamam seni terkediyorum
Bu incecik bir veda havasıdır
Parmak uçlarına değen sıcaklığı
İncinen bir hayatin yarasıdır
Kalacak tüm izlerin hayatımda
Gözümden bir damla yaş aktığında
Bir yer bulabilsem seni hatırlatmayan
Kan tarlası gelincik şafağında
Ölümse korktun savaşsa hep kaçtın
Vur kendini korkularda hadi al
Sen bir suydun sen bir ilaçtın
Hoşça kal canımın içi hoşça kal
hoşça kal gözümün nuru hoşça kal
Sen bir suydun sen bir ilaçtın
hoşça kal gözümün nuru hoşça kal
Hoşça kal canımın içi hoşça kal

Bizim Hikayemiz

Bir güneşti gördüğüm dağlar ardında
Uzanıp gittiğim yollar ateşti sanki
Tuttuğum ellerde dostluk saklı bağrımda
Yürüyüp gittiğim yollar ateşti sanki
Bir volkandı içimizde coşan nehirler
Coştukça umutlar hep taşardı sanki
Ne oldu bizim güneşe neden doğmuyor
Uzun uzak gecelerde sabah olmuyor
Işte bizim hikayemiz hep böyle gider
Umutlar hep gecelerde yol olur gider
Işte bizim hikayemiz burda biter
Aydınlıklar karanlıkta yol olur gider

Böyle Bir Sevmek

Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
Yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
Azıcık okşasam sanki çocuktular
Bıraksam korkudan gözleri sislenir
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
Böyle bir sevmek görülmemiştir
Hayır sanmayın ki beni unuttular
Hala arasıra mektupları gelir
Gerçek değildiler birer umuttular
Eski bir şarkı, belki bir şiir
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
Böyle bir sevmek görülmemiştir
Yalnızlıklarımda elimden tuttular
Uzak fısıltıları içimi ürpertir
Sanki gökyüzünde bir buluttular
Nereye kayboldular şimdi kimbilir
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
Böyle bir sevmek görülmemiştir

Bu Dert Beni Adam Eder

Eğri büğrü bakar oldun
Şaşkın oldum,sakar oldum
İkide bir yüreğimi dağa taşa diker oldum
Şunca yıldır karanlıkta
göz kırpmaktan bıkar oldum
Benim annem şeker annem
gençlik elden gitti gider
Gece gündüz dolaşırım
tenhalarda menhalarda
Benim annem güzel annem
beni beni beni koyver
Sağ yanımda bir sızı var
sol yanımda dağlar duman
Altı patlar, altı patlar
bu dert beni, bu dert beni verem eder
Dama çıktımm damdan düştüm
Kılıç kestim rakı içtim
Şahin oldum ,
keloğlanın küllahını kaptım kaçtım
Yare ağlar, güler uçtum
Yarı yolda yorgun düştüm
Benim annem kadın annem
bu nasıl iş bana de hele
Gece gündüz düşünürüm
tenhalarda menhalarda
Aman annem guzel annem
beni beni beni koyver
Sağ yanımda bir sızı var
sol yanımda yandım allah
Altı patlar, altı patlar
bu dert, beni bu dert beni adam eder

Büyüdün Bebeğim

Aklın ermez mapusluğa
Bahçede sarı ışığa
On üç tane yaş döküldü
Ranzadaki yastiğina
Büyüdün sende
Hasret sende sevgi bende
Akşamlar döner geceye
Geceler gebe gündüze
Karanliğa bakip durma
Beni orada arama
Ben güneşin içindeyim
Beni sabahlarda ara
Geleceğim bir gün bende
Sevgi büyüt ellerinde
Akşamlar döner geceye
Geceler gebe gündüze

Can Yoldaşim

Yağmur yağar sel olurum
Toprak döner sel olurum hey
Seni sevdim gam çekmeden
Gün ortasında ölürüm hey
Canım benim can yoldaşım
Gül tenimde kara benim hey
Gül tenimde belam benim hey
Gün doğarken meyhanede
Bardağım da rakım benim hey hey
Çorbam da tuzum közde biberim
Belim de silahım benim hey
Canım benim can yoldaşım
Gül tenimde kara benim hey
Gül tenimde belam benim hey

Bu Günde Ölmedim Anne

Daradayım yalanım yok
Baskın yedim gün gece
Gün gece, gün gece
Örselendi aşklarım üstelik
Bir uzak diyardayim
Diyardayım, diyardayım
Günaydın anneciğim, günaydın babacığım
Yine sabah oluyor
Evde sabah olmaz deme
Orda günler geçmez deme
İçime sancı doğuyor...
Yüreğimi bir kalkan bilip sokaklara çıktım
Kahvelerde oturdum çocuklarla konuştum
Sıkıldım dertlendim dostlarımla buluştum
Bugün de ölmedim annem
Kapalıydı kapılar, perdeler örtük
Silah sesleri uzakta boğuk boğuk
Bir yüzüm ayrılığa bir yüzüm hayata dönük
Bugün de ölmedim annem
Üstüme bir silah doğruldu sandım
Rüzgar beline dolandığımda bir dal
Korktum, güldüm, kendime kızdım
Bugün de ölmedim annem
Bana böylesi garip duygular bilmem niye gelir
Nereye gider döndüm işte
Acı yüreğimden beynime sızladı
Bugün de ölmedim annem

Denizin Ardı Özgürlük

Ne demeli şimdi
Bir çiğdemin toprağı yırtışını seyredişim
Göğe mi dokunmalı ucuna mı körpe filizin
Öylese karanlık sokaklarda koştuğumu düşün
Ay gene bir kadın gibi sarkıyorken denize
Dirseklerimle böğrüme gömdüğüm titremeyi düşün
Oradan göğsümü kaplayışını soğuk bir terin
İlk sözcüğü anlamla birleştiren çocuğu düşün
Onun kavradıkça derinleşen şarkısını
Vay perçemle günün huysuzluğu dolaşan kısrak
Vay acemi öpüşlerden gövdeme boşalan acımtırak haz
Telaş, kıvranış, parıltılı gözlerdeki atılganlık
Ya görevin ne senin görevin
Oynaşmak değil mi içindeki savaşmak duygusuyla
Ve benim nevresimim karamışsa kirden,rutubetten
Sarhoşsam gülümseyişler ağlayışlarda
Ve kaynak sularıyla üstüme yağan aydınlık hülyaları
Senden gelen ısıyla koruyorsam
Ne demeli şimdi
Ey serçelerin sabahlarla bölüştüğü cıvıltı
Ey bir romanın olur olmaz yerinde dikkati çeken hayal
Kalbimi çevreleyen sevda gözeneği
Acıyış, şefkat, umursayış, hırçınlık seli
Beni düşün öyleyse
Beni hayretin ve karanlığın eşiğinde
Beni fitillerde başlayan bir fısıltı
Anında ilk satırını yazarken bir bildirinin
Kulaktan kulağa dolaşan haberlerin bağrında
Beni dar camlarda değil
Bir bulutun seyrinde düşün
Burada ortasında sıçraya sıçraya kabaran alevlerin...

Derin Bir Ah Çektim

Derin bir ah çektin içim yandı
Kıyamaz gözüm gözlerine
Rüyalarımdan gelip geçersin
Varamaz elim ellerine
Tren yolunda raylar uzar
Uzarda nereye gider
Ay’a gider, suya gider ,yola gider, yar gider
Benim de başıma gelenler adamı kanser eder
Benim de başıma gelenler insanı kanser eder
Derin bir ah çektin içim yandı
Dayanmaz gönlüm hasretine
Arzularımdan gelip geçersin
Yaslanmaz başım dizlerine
Gurbet olunca yollar uzar
Uzarda nere gider
Dağa gider ,taşa gider, aşka gider ,yar gider
Benimde basima gelenler adami kanser eder
Benimde basima gelenler insani kanser eder
Derin bir ah çektin içim yandı
Yetişmez ömrüm gençliğine
Son nefesimden gelip geçersin
Yağmaz gözüm ellerine
Darağacında ipler uzar
Uzarda nere gider
Cana gider, kana gider, sona gider, yar gider
Benim de başıma gelenler adamı kanser eder
Benim de başıma gelenler insanı kanser eder

Doruklara Sevdalandım


Filiz filiz parelendim dağlara uymak için
Kan gölünde kurulandım hayatı duymak için
Kavgalara kuyulandım sabaha varmak için
Kavgalara kuyulandım sabaha varmak için
"Kekik kokusu duydum
Kekik kokusu koynunda huysuz gecenin
Uyandım birdenbire
Haydi dedim yüreğim gidelim bu şehirden
Bu şehir koparmak istiyor beni özlemlerimden
Yorgunum
Çünkü yorgunluğumun
yaşamak gibi bir anlamı var
Yine de yaşamaktan duydugum mutlulugun tadına
düşmanlarim ulaşamazlar"
Katarlar gelir geçer bir geceden bir geceye
Yüreğim yare yare iz bırakır bin acıya
Gün olur şafaklanır karanlıklar bin parçaya
Gün olur şafaklanır karanlıklar bin parçaya
Denizlerda dalgalandım taşları oymak için
Dorulara sevdalandım ışığa doymak için
Irmaklarda durulandım dağları duymak için
Irmaklarda durulandım dağlari duymak için
"Bir kus ciz yavrum yuzume gozyasinla
Bir kus tel tel kirpiklerim kanat olsun
Bir kus cirpinan kalbi dudagimda
Bir kus sicakligin beni bulsun
Bahar gelmis balam benim
Bahar gelmis dayanmis
Dalda yaprak bebecigim
Suda kopuk uyanmis
Kuzulara ozenmis kizim benim
Korpe sesler dinlenmis
Ay isiginda yanmis yavrucugum
Onun icin beyazmis"
Şarkılar gelir geçer bir heceden bir heceye
Yüreğim yare yare yankılanır bin acıya
Gün olur ufalanır karanlıklar bin parçaya
Gün olur ufalanır karanlıklar bin parçaya

Evlerinin Önü

Evlerinin önü mersin
Ah sular akar gadınım
Mersin tersin
Allah seni bana versin
Al hançeri gadınım
Vur ben öleyim
Ah kapınızda bir danem
Kul ben olayım
Hayda efeler of
Evlerinin önü susam
Ah su bulsamda gadınım
Çevremi bulsam
Açsan yüzünü
Baksam doysam
Al hançeri gadınım
Vur ben öleyim
Ah kapınızda bir danem
Kul ben olayim
Hayda efeler of

Eylül'e İsyan

Sen betonlar içinde ben senin özleminde
Sen yanginlar içinde ben mazlumun türküsünde
Aydinliği aradik karanliklar içinde
Sen dünün hasretinde ben yarinlarin derdinde
Sen bir yana ben bir yana dostlarımız bir yana
Bölünsekte çözülsekte başkaldırdık zamana
Güneşte kavruluruz kıraç topraklar gibi
Hazanda savruluruz serseri yapraklar gibi
Yanlızlığı yaşarız geride kalan gibi
Düşer düşer kalkarız her Eylül'e isyan gibi

Gayri Gider Oldum

Gayrı gider oldum gardaşlar
Ve de gızkardaşlar
Gayrı haram bu can bana
Bu toprak damlar bu yollar bana
Bu sevdalar bu ağaçlar haram bana
Oğul uşak bir de karım
Kurt bana hastir ceker
Yılan bana çıyan bana
Hastir çeker yılan bana
Lan gardaş bu nasıl yara
Lan gardaş bu nasıl yara
Kanar her yerinden
Dövülmüşüm sövülmüşüm kovulmuşum ben
Hastir çekilmişim yani kendi öz yurdumdan Çeker Giderim

Geleceğim

geçici ayrılık benimkisi
ilkyaz çiçeğine gebeyim
ağıtlar yakmayın adıma
ben ölmedim ölmeyeceğim
sıcak saklayın gecelerimi
karlar altından çıkıp geleceğim
düşlerinizin ateşinden
ılık bir rüzgar gibi eseceğim
demlice bir çay koyun üstüne
aç çocuk gibi besleyin sobayı
nasıl tütüyorsanız gözlerimde
öylece tütsün buharı
uzunca serin yatağımı
boyunca uzansın ayağım
el aman deyince gece
usulca kıvrılır yatarım
can canım canlarım
hazır mı koynunuzdaki yerim
gün olur gecikmiş çocuk gibi
bağıra çağıra gelirim

Giderim

Artık seninle duramam
Bu akşam çıkar giderim
Hesabım kalsın mahşere
Elimi yıkar giderim
Sen zahmet etme yerinden
Gürültü yapmam derinden
Parmaklarımın üzerinden
Su gibi akar giderim
Artık sürersin bir sefa
Ne cismim kaldı ne cefa
Şikayet etmem bu defa
Dişimi sıkar giderim
Bozar mı sandın acılar
Belaya atlar giderim
Kurşun gibi mavzer gibi
Dağ gibi patlar giderim
Kaybetsem bile herşeyi
Bu aşkı yırtar giderim
Sinsice olmaz gidişim
Kapıyı çarpar giderim
Sana yazdığım bu şarkıyı
Sazımdan söker giderim
Ben ağlayamam bilirsin
Yüzümü döker giderim
Köpeklerimden kuşumdan
Yavrumdan cayar giderim
Senden aldığım ne varsa
Yerine koyar giderim
Ezdirmem sana kendimi
Gövdemi yakar giderim
Bettua etmem üzülme
Kafama sıkar giderim

Git

demek şimdi gidiyorsun
yazdığın son şiir öylece yarım kalacak
demek şimdi gidiyorsun,
kuşlarımız acıkacak,
saksılarımız artık sulanmayacak
demek, öykümüzü bir ruj lekesi gibi yapıştırıp aynanın sahtekar yüzüne
demek şimdi gidiyorsun
beni böyle toz gibi dağıtıp merdivenlerin dibine
herşey tamam diyorsun...
git.! ..
beni viran bir şehir gibi terket
haydi git! .
dışarısı ispiyon, dışarısı ihanet..
seni bir gören olmasın dikkat et.
dostlukmuş, ölüme beraber yürümekmiş, üstüne titremekmiş, vefaymış
aşk dediğin, zavallı bir kapıyı duvara çarpıp çıkıncaya kadarmış
bana koymaz deyip sancını bir kilo rakıya gömsen de gece yarıları
asıl sancı, uyandığında bütün odaları boş görünce koyarmış
gitmek istiyorsun,
git! .
bir delikanlı asla vedalaşmaz! ..
bakma
git! ..
dışarısı dinamit dışarısı enkaz
şunu cebine koy, ne olur ne olmaz..
ihtilal mağdurlarıydık
kimsemiz yoktu
yaralarımız aman vermiyordu canımıza
kimseye kıymamıştık oysa..
masumduk,
rahatsız ediyordu bizi bu yalancı tay
pankart gibi şehrlerin ortasına çığ düşürdüyse öfkemiz
en az bir karıncanın yüreği kadar namuslu ve çalışkandı ellerimiz
kendini arıyorsun,
git! ..
aptal bir hayat kur içinde beni barındırmayan
kalma! ..
git! ..
dışarısı barut, dışarısı gardiyan
yine bir tek ben olurum sana parçalanan
demek şimdi gidiyorsun
sonunda bizi çökertiyor bu kancık zelzele
demek şimdi gidiyorsun,
yıkılan bir duvar gibi ömrüme devrile, devrile..
demek
mecburi istikametlerin ayrılığı gösteren o adaletsiz kavşağında
oy benim yarim
demek şimdi gidiyorsun
ve bana bir tek seçenek kalıyor
güle güle
güle güle
beni öldürüyorsun
git
kalmasın hiçbiryerde kalmasın izin
durma
git
kafamı yumruklayıp ardınsıra ağlarsam şerefsizim

Gökyüzü

Geçiyor önümden sirenler içinde
Ak eller üstünde çiçekler içinde
Dudağında yarım bir sevdanın hüznü
Aslan gibi gögsü türküler içinde
Rastlardım avluda hep volta atarken
Cigara içerken yahut coplanırken
Kimseyle konuşmaz dal gibi titrerdi
Çocukça sevdiği çiçeği sularken
Diyarbakırlıymış adı Bahtiyar
Suçu saz çalmakmış öğrendiğim kadar
Geçiyor önümden gül yüzlü bahtiyar
Yaralıyım yerde kalan sazı kadar
Beni tez saldılar o kaldı içerde
Çok sonra duydum ki Yozgat'ta sürgünde
Ne yapsa ne etse üstüne gitmişler
Mavi gökyüzünü ona dar etmişler
Gazete çıktı üç satır yazıyla
Uzamış sakalı çatlamış sazıyla
Birileri ona ölmedin diyordu
Ölüm ilanında hüzünle gülüyordu

Gururla Bakiyorum Dünyaya

birer birer biner biner biner ölürüz
yana yana ahh döne döne yine geliriz ay canım
biz dostu da düşmanı da elbet biliriz
vurulup düşenler canım darda kalmasın ay gülüm
çünkü isyan bayrağıdır böğrüme saplanan sancı
çünkü harcımı öfkeyle, imanla karıyorum
ve kederin
ve solgun yüzlü işçilerin üzerine
dağbaşlarının hırçınlığı savruluyor benden.
çünkü beni ateşiyle dimdik tutan kin
çünkü benim gözbebeklerimde tutuşan şafak
miting afişleri
cesur pankartlar
ve binlerce militan
derin denizlerin aydınlığı
zorlu sabahlar
gökyüzü ve lâle
sıkılmış bir yumruk gibi giriyoruz hayata.
çünkü ben sevdiğim kızı
yaşamak gibi
ki şiirini yazamayan
ve türküsünü söyleyemeyen halkım gibi
binlerce ve binlerce kurşunlanan halkım gibi
zincirlere vurulan
savaşlara yollanan
vergilere bağlanan halkım gibi
felç olmuş yalnızlıklara bırakarak
büyük acıların ve gözyaşının içine bırakarak
şiirlerimin bir bıçak gibi ışıldadığı
devrim türkülerini
ve başkaldırmayı öğreten dudaklarını
bir kere olsun öpemeden
bir kere olsun tutamadan kaygısızca
serin bir yaz gecesi gibi ürperen ellerini
hatta boynunu ve ayak bileklerini
bilemeden bilemeden bilemeden
vurdum yüreğimi şanlı kavgaya
barışın ve özgürlüğün dağlarına yürüyorum işte
yiğitsen uslandır beni
ey yasakların
kahpeliğin
ve soygunların koruyucusu
türkü çağıran kızlarımı sustur
ve kahraman oğullarımı,
mezar kaza kaza kederli, kızgın
tohum serpe serpe hünerli
ve sömürüle sömürüle bomboş
ve açlığın
ve zulmün izlerini
derin uçurumlarında taşıyan ellerimi
nacaklara ve tırpanlara sarılan ellerimi
mavzerlere sarılan ellerimi
zincirlere vur gücün yeterse.
ama adına yaşamak dersen
re-zil-ce
çatlayan tomurcuğun
doğan çocuğun çığlığını duymadan
gül benizli sevgilinin
titreyen göğüslerini öpmeden doya doya
korka korka
yana yana
her gün biraz daha derinden
her gün biraz daha kapkara duyarak ölümü
aç ve arkasız
köpekleşerek
yaşamak dersen
bu yürek
çat diye çatlasın be!
kirsiz passız arı duru özümüz
namussuza kanlı hançer sözümüz
çok uzaktır dostlar bizim yolumuz
bulana yürüyene bin selam olsun
gelgelelim parlayan güneşi
emekçi halkların
kahraman halkların güneşini
şehvetle içine dolduran toprak
şimdi sımsıcak
şimdi ulaşılmaz
şimdi olgun meyvalarla dolu
bahar bahçelerini salmaktadır dünyaya,
ve gül benizli sevgililerin dudaklarında hayat
bizi aşka ve kavgaya çağırmaktadır,
bıçak kemiğe dayandığı
ok yaydan fırladığı için değil
bu bezirgan saltanatı
bu zulüm bitsin diye
ağaran günler için
yeni bir dünya uğruna
yüzlerinde cesaretin onuru
ve imanlı gücü dövüşen dünyanın
emperyalizme karşı dövüşen dünyanın
ve ölüme
gülerek koşan genç savaşçıların
al bayrakları dalgalansın
dalgalansın dalgalansın
kinle boğuşan yorgun yüreği
aydınlansın diye anamın.

felaketler geçirmiş anamın
dişleri dökülmüş kederli ağzı
ağlamaya hazır gözleri
safrası
ve sonsuz
ve dağlar eriten sabrı,
merhameti
yani bir bütün halinde insanlığımız
yunsun, arınsın diye duru pınarlarda
alın terinin namusu kurtulsun diye
kurtulsun diye sıcak somun
acı soğan
ve çiçekli basmalar
ahdettik
vefa ettik
kelle koyduk
ölen ölür dostlar
düşmanlar heyy
kalan sağlar

Gül Dikeni

Uçakları nedeyim
Gökkusağı gönder bana
Senin olsun süngülerin
Gül dikeni yeter bana
Kan kurşundan silinince
Kardeş olur kardeş olur eller bana
Kan kurşundan silinince
Kardeş olur kardeş olur kardeş olur eller bana
Silahları nedeyim
Benim sevgim mavzer bana
Suya attığım çicekler
Birgün olur döner bana
Kan kurşundan silinince
Kardeş olur kardeş olur eller bana
Kan kurşundan silinince
Kardeş olur kardeş olur kardeş olur eller bana

Güneş Ruhlu Bahtiyar

güneş ruhlu bahtiyar
Sefil arzularmı sürükleyen
Kazık çakmak arzusumu
Ne beni kahreden
Böyle karamsarlığa iten
Gel yanı başıma aydınlat beni
Ey güneş ruhlu bahtiyar
Şu karanlık geceme
Bir şafak bırak
Aydınlığında sümbülleşsin
Mor menekşeler, erguvanlar, laleler
Can kafesime bir soluk çekeyim
Zehirle dolmuş ciğerlerime
Panzehir vereyim
Hele gel ağustos böceği
Şu kışta bir yaz göreyim
Çıkmayan bir karınca mı yuvasından
Ya da gelmeyen bahar
Şu dalında sarkmayan meyveler
Ya da üzerime yağan kar
Kardelen filizleri arasında
Fısıltısını duysam göçmen kuşunun
Kaçan poyrazı kovalayan lodosun
Saçlarımın arasından esişine yakalansam şimşeklerin çakışıyla tutuşsam
Bahar bulutlarıyla ağlasam Toprağın kokukusuyla mest olsam
Günahlarıma gözyaşları akıtsam
Fırtına sonrası sessizliğiyle
Kollarını açar mısın
Gökkuşağı gönlünden
Karalar bağlamış yüreğime
Bir demet gonca gül sunup
Kucaklar mısın beni
Sarsan beni ışık kollarına
Sıcaklığın doldursa içimi
Eriyen içimdeki buzlar
Gözlerimden tane tane dökülse
Sekineye erse gönül tahtım
Tıpkı rüyalarda olduğu gibi
Bir gece anmsızın doğsan
Tanyerinde gözüksen
Bir parça olsun gelsen
Yüreğime su serpsen
Bilmecelerle örülmüş ağıma
En azından bir tebessüm göndersen
Ey güneş ruhlu bahtiyar
Gamze yanaklarından
Mücella çehreden Gül-i ahmer simadan
çok görme bu aciz kapıkulundan

Güzel Günler

Dalgındim dağlar gibi
Türkülüydüm çınar çınar
Ne kızarıp giden sarı
Ne kızarp gelen yeşil
Dikilmiş dikmeninde
Hoşçakal köprüsünün
Tamda mendil sallıyordum güzel günlere
Güzel günler güzel günler hey güzel günler
Gözlerimde, gider mi hey güzel günler
Güzel günler güzel günler hey güzel günler
Ellerimden gelir mi hey güzel günler
Balık attım olta tuttum
Yaşadım gençliğimi
Masal oldu çocukluğum
Gençliğim bahar seli
Ve bir aksam birdenbire
Bir bulvar otelinde
İnce bir dal değdi anlıma
Koptu sazımın teli
Güzel günler güzel günler hey güzel günler
Gider mi gozlerimde hey guzel günler
Güzel günler güzel günler hey güzel günler
Ellerimden gelir mi hey güzel günler
Hehey günler heyhey güzel günler hey guzel günler

Hani Benim Gençliğim

Hani benim gençliğim nerde
Bilyelerim topacım
Kiraz ağacında yırtılan gömleğimi
Çaldılar çocukluğumu habersiz
Penceresiz kaldım anne
Uçurtmam tel örgülere takıldı
Hani benim gençliğim nerde.
Ne varsa bu gençliği yakan
Ekmek gibi aşk gibi
Ne varsa güzellikten yana
Bölüştüm büyümüştüm
Bu ne yaman celişki anne
Kurtlar sofrasına düştüm.
Hani benim gençliğim nerde
Hani benim sevincim nerde
Akvaryumum kanaryam
Üstüne titrediğim kaktüs çiçeği
Aldılar kitaplarımı sorgusuz.
Duvarlar konuşmuyor anne Açık kalmıyor hiç bir kapı
Hani benim gençliğim nerde Yağmurları biriktir anne
Çağ yangınında tutuştum.Hani benim gençliğim nerde.

Haydi Git

Haydi git güle güle
Güle güle sana
Acılara yeten gücüm
Mektuplara yetmedi
Demirlere yeter gücüm
Mektuplara yetmedi
Bu ne biçim sevgi
Nasıl kardeşlik
Bu nasıl dostluk
Bu ne beter sevda
Benim aklmm ermedi
Haydi git güle güle
Güle güle sana
İçli mektuplar gelmesin
Kavuşmaz uzaklardan
Yanık mektuplar gelmesin
Kavuşmaz dostluklardan
Bu ne biçim sevgi
Nasıl kardeşlik
Bu nasıl dostluk
Bu ne beter sevda
Benim aklım ermedi
Haydi git güle güle
Güle güle sana
Zincirlere yeten gücüm
Mektuplara yetmedi
Demirlere yeten gücüm
Mektuplara yetmedi
Bu ne biçim sevgi
Nasıl kardeşlik
Bu nasıl dostluk
Bu ne beter sevda
Benim aklım ermedi


Haydi Gül


Gel gör beni, gör içerden
Bak ne haldeyim
Duvarda resmin elimde sigaram
Gör ne haldeyim
Haydi haydi haydi gül
Haydi haydi haydi sende
Haydi haydi haydi gül Haydi haydi haydi gül
Üzülme
İşte görüş günündeyiz Gör ne haldeyim
Yürekte yangın yürekte sevdanGör ne haldeyim
Haydi haydi haydi git Haydi haydi haydi git Haydi haydi git Haydi sende
Haydi durma git Bakma öyle git Haydi haydi git Haydi sende


Hep Sonradan Gelir


Ne sen leylasin nede ben mecnun
Ne sen yorgun ne de ben yorgun
Kederli bir aksam icmmisiz sarhosuz hepsi bu
Ne sen leylasin nede ben mecnun
Ne sen yorgun ne de ben yorgun
Kederli bir aksam icmmisiz sarhosuz hepsi bu
Hep sonradan gelir aklim basima hep sonradan sonradan
Hep sonradan gelir aklim basima hep sonradan
Hep sonradan gelir aklima basima hep sonradan sonradan
Hep sonradan gelir aklim basima hep sonradan
Ne sen bulutsun ne de ben yagmur
Ne sen magrur need ben magrur
Huzunlu bir aksam susmusuz durgnuz hepsi bu
Hep sonradan gelir aklim basima hep sonradan sonradan
Hep sonradan gelir aklim basima hep sonradan
Hep sonradan gelir aklima basima hep sonradan sonradan
Hep sonradan gelir aklim basima hep sonradan








Herkes Kendi İşine


Dağlar bize düz olur mu
Yar gelmezse ne olur
Bir yar gider bin yar gelir
Düşmanlar görür kör olur
Hadi sen git işine de
Herkes kendi işine
Dağlarımda zulüm varsa
Düşemem yar peşine
Güle baykuş kondurmayın
Küstürüp soldurmayın
Yare birşeyler söyleyin
Kafamı bozdurmayın
Hadi sen git işine de
Herkes kendi işine
Dağlarımda ölüm varsa
Düşemem yar peşine


















Hiç Birşeyimsin


Sen benim hiç bir şeyimsin
Yazdıklarımdan çok daha az
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Lüzumundan fazla beyaz
Sen benim hiçbir şeyimsin
Varlığın anlaşılmaz
Galiba eski liman üzerindesin
Nasıl karanlığıma bir yıldız olmak
Dudaklarınla cama çizdiğin
En fazla sonbahar otellerinde
Üniversiteli bir kız uykusu bulmak
Yalnızlığı öldüresiye çirkin
Sabaha karşı öldüresiye korkak
Kulağı çabucak telefon zillerinde
Sen benim hiçbir şeyimsin
Hiçbir sevişmek yaşamışlığım
Henüz boş bir roman sahifesinde
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Ne çok cığlıkların silemediği
Zaten yok bir tren penceresinde
Sen benim hiçbir şeyimsin
Yabancı bir şarkı gibi yarım
Yağmurlu bir ağaç gibi ıslak
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Uykum arasında cağırdığım
Çocukluk sesimle ağlayarak
Sen benim hiçbir şeyimsin


















Hoşçakalin Gözüm..


Nedir bu başımdaki felaket
Kırk yıldır sefalette bu Ahmet
Kefenimi alın dikin bir zahmet
Gömün beni, gömün beni bir başıma
Susamıyorum, susamıyorum
Elimde değil susamıyorum
Hele bir ışıklar sönsün
Hele bir kapansın kapılar
Sular durulsun
Bıcak atacağım daha 12'den
Kısa devre yapsın kalbim
Ellerim inatla dökülsün cigaraya,
Dağlarda ay büyüsün
Sular köpürsün
Sen beni o zaman gör
Hele küssün meydanlar
Dehşetin oğlu gülsün
Ağır bir köpek karanlığı
Ve
Tüm mayınlar patlasın
Sen beni o zaman gör
Kaldırımlara yağmur dökülsün
Dağılsın dişlerimde gülüşler
Kaybettiklerim bir dönsün
Sen beni o zaman gör
Yalnızlık ne demek
Kül olsun uykular
Kuşlar silinsin gözlerimden
Sen beni o zaman gör
Saçlarımda kırılsın kar
Baştan çizilsin uçurumlar
Kırılsın camlar
Sen beni o zaman gör
.










Kalan Kalir


Vur sirtina, vur sirtina
Dostun oldum vur sirtina
Madem ki ben kaldiramam
Derdimi al vur sirtina
Duman kalir, duman kalir
Ocak tüter duman kalir
Ben yanarim hic tükenmem
Benden sonra duman kalir
Ah ne fayda, ah ne fayda
Kefen beyaz ha ne fayda
Bir hayina yas dökersin
Kadrin bilmez ah ne fayda
Kalan kalir, kalan kalir
Giden gider kalan kalir
Ben giderim geri gelmem
Benden sonra kalan kalir
Meydan kalir, meydan kalir
Yigit ölmez meydan kalir
Yere vurma hatirimi
Sana kahpe meydan kalir


Kervan


Çeşmeler akıyor
Kervan gidiyor
Geride birşey kalmadı
Umut, ateş ve duman
Ve gezgin bir rüzgar
Uykudan uyandırmışlar
Küllenmiş derin anıları
Ağlamaklı gözlerin
Ballı dudakların
Kervan hızla gidiyor
Uzaktaki kentime
Söyle anne ve babaya
Yol gözleyen sevgiliye
Geleceğim,
O gün gelecek..




Korkarim


Gençlimi kimse bilmez
Sokaklarımdan cocuk kokusu
Ağzımdan ay ışığı fışkırır benim
Ceketimi yağmurlara astığımdan beri
Tehlikeli şiir okur
Dünyaya sataşırım ben
Güzüm baharlara
Yüzüm yamurlara
Hüznüm dağlara küs
Geceden karanlık sebebim
Geceden mülteci kederim
Korkarım dönmez yüreğim
Korkarım güzelim korkarım
Beni soracaklar
Beni bulacaklar
Beni yoracaklar yar
Beni tutacaklar
Beni yakacaklar
Bana kıyacaklar yar
Sorulur karanlık sebebim
Vurulur mülteci kederim
Korkarım dönmez yüreğim
Korkarım güzelim korkarım


Kum Gibi


Martılar ağlardı çöplüklerde
Biz seninle gülüşürdük
Şehirlere bombalar yağardı her gece
Biz durmadan sevişirdik.
Acımasız olma şimdi bu kadar
Dün gibi dün gibi çekip gitme
Bırakta sarılayım ayaklarına
Kum gibi kum gibi ezip geçme.
Sonbahar damlarda damlarımıza
Biz seninle sararırdık
Aydınlansın diye şu kirli yüzler
Biz durmadan savaşırdık
Acımasız olma şimdi bu kadar
Dün gibi dün gibi çekip gitme
Bırakta sarılayım ayaklarına
Kum gibi kum gibi ezip geçme













Memleket Hasreti


Giderim buralardan
Giderim bir gece vakti
Umurunda olmaz bilirim
Yani beni sararsa
Memleket hasreti
Bağırsan duyamam ki
İstanbul'da değilim ki
Çağırsan gelemem ki
Varna'da değilim ki
Uzaklardayım
Ben bende değilim ki
Ya beni sararsa
Memleket hasreti











Merhaba


Yağmur yağsın isterdim bu sabah
Merhaba soylu sevdam merhaba
İpil ipil düşsün betona
Merhaba sevgili vatan merhaba
Ve üç gece güvercini
Nazlı nazlı uçsun buluta
Merhaba..
Bütün sabahların bu saati
En fazla sevdiğim vakit
Son kez merhaba..










Munzurlu


Munzurdan bir kuş indi
Karalı, karalı, karalı
Gittim baktım kanatları
Yaralı, yaralı, yaralı
Kirvem belli dersim dağları
Maralı, maralı, maralı
Kirvem, kirvem, kirvem, kirvem
Hey avcı vurmuş gör kaç gündür yaralı
Munzurdan bir tas su verin de ölem diyor
Hem ağlıyor hem bir türkü söylüyor
Biz de söyleyelim birlikte ölelim
Munzur benim kirvem olur kime vereyim
Kirvem yine bela, kirvem yine bela
Duman olmuş dağlar yolum karanlık
Kirvem yine bela kirvem yine bela
Kör olmuş dağlar yolum karanlık
Aaahh diz çökmüş de illede
Anam, anam, anam diyor
Burna haber salında daye, daye, daye
Ahhhh dönüp gitsem şu dağlara diyor
Kirvem dağlarda nerde olduğunu bilem
Ahhhhh dağlara git ateş yak orda olduğunu bilem
Ahhhh kirvem uzat uzat ayağının altını öpem
Munzurdan bir tas su verin de ölem diyor
Hem ağlıyor hem bir türkü söylüyor
Biz de söyleyelim birlikte ölelim
Munzur benim kirvem olur kime vereyim
Kirvem yine bela, kirvem yine bela
Duman olmuş dağlar yolum karanlık
Kirvem yine bela kirvem yine bela
Kör olmuş dağlar yolum karanlık
.


Neden


Bir adım, bir adım, bir adım
Üç adımda biter bu odam
Neden, neden neden neden neden neden neden neden
Daracık yaparlar bu evleri
Pencereden görünen gökyüzüne inat
Bu evde; bir çocuk bir çocuk, bir kadın ve ben yaşardık
Neden,neden neden neden neden neden neden neden
Bırakıp çekip, çekip gittiler
Uzaklarda gorunen guzel gunlere inat
Bir adım, bir adım, bir adım Üç adımda biter bu odam
Bir adım, bir adım, bir adım
Takılır düşüncelerim Takılır düşüncelerim takılır düşüncelerim
Takılır düşüncelerim Takılır Takılır Takılır Takılır…


Nerden Bileceksiniz


Üstüm başım toz içinde
Önüm arkam pus içinde
Sakallarım pas içinde
Siz benim nasıl yandığımı
Nerden bileceksiniz.
Bir fidandım deriildim
Fırtınaydım duruldum
Yoruldum çok yoruldum
Siz benim neler çektiğimi
Nerden bileceksiniz.
Taş duvarlar yıkıp geldim
Demirleri söküp geldim
Hayatımı yıkıp geldim
Siz benim neden kaçtığımı
Nerden bileceksiniz.
Gökte yıldız kayar şimdi
Annem beni anar simdi
Sevdiğim var kanar şimdi
Siz benim niye içtiğimi
Nerden bileceksiniz.
Bir pınardım kan oldum
Yol kenarı han oldum
Yanıldım ah ziyan oldum
Siz benim neden sustuğumu
Nerden bileceksiniz.
Ben ardımda yas bıraktım
Ağlayan bir eş bıraktım
Sol yanımı boş bıraktım
Siz benim kime küstüğümü
Nerden bileceksiniz.






Ölüm Dörtlüğü


Ölüm her aklına geldiğinde
Ah edip vah edip inleme
Bu halinde tanrıyı incitmiş olacaksın
Ecel kapını çaldığı zaman
Evi telaşa verme
O gelidiği zaman
Sen gitmiş olacaksın.






Öyle Bir Yerdeyim Ki


Öyle bir yerdeyim ki
ne karanfil ne kurbağa
Bir yanım mavi yosun
Dalgalanır sularda
Dostum dostum
Güzel dostum
Bu ne beter çizgidir bu
Bu ne çıldırtan denge
Yaprak döker bir yanımız
Bir yanımız bahar bahçe
Öyle bir yerdeyim ki
Bir yanım çığlık çığlığa
Öyle bir yerdeyim ki
Anam gider Allah Allah
Kızım düşmüş sokağa
Dostum dostum
Güzel dostum
Bu ne beter çizgidir bu
Bu ne çıldırtan denge
Yaprak döker bir yanımız
Bir yanımız bahar bahçe


Sabir Kalmadi


Her şarkının içinde
Ben seni görürüm
Sevdan bir nefes gibi
Çekmezsem ölürüm
Sabır kalmadı içimde
Dertler yaş oldu gözümde
Bu yoksulluk denizinde
Boğulmadan gel boğulmadan gel
Sensiz isyan ettim heran
Dünyam kahır, dünyam zindan
Yine başım duman duman olmadan gel
Yıllardır ne bir haber
Ne bir selamını aldım
Bu koskocaman dünyada
Sensiz yapayalnız kaldım
Sabır kalmadı içimde
Dertler yaş oldu gözümde
Bu hasretlik denizinde
Boğulmadan gel...
.
.




Sel Dağ


Bu hasretlik kalır gitmez teninden
Eksilmez acılar ezik yüreğinden
Alma başını nasırlı ellerimden
Sen istedin gültenimde yaralar
Bu ayrılık hem seni
Hem beni yaralar.
Sel dağda birleşince
Dağda güller ezilince
Yara açtı gültenimde
Ağlar dağlar
Dağlar ağlar
Yüreğimi sancı sarar.
Sel dağda kalır gitmez
Sel altında güller bitmez
Gültenimde yara geçmez.
Ağlar dağlar
Dağlar ağlar
Yüreğimi sancı sarar.











Senin Derdindeyim


Kapıya vurdun ardımdan
Ölecektim ben kahrımdan
Beni vursalar anlımdan
Yine senin derdindeyim
Geçip karşımda dursan
Hem bağırsan hemde kızsan
Beni keleş ile vursan
Yine senin derdindeyim
Kaleşnikof ile vursan yine senin derdindeyim











Sevemezsin


Deli dolu bir akşam vakit ayrılık
Saatler yanlızlığa dönüyor mağrur
Yabancı düşler kalmış dünden geriye
Yürekler pişmanlığa çarpıyor mağrur
Adımı anamazsın
Yoluma çıkamazsın
Gönülden sevemezsin sen
Geçmişi silemezsin,
Rüyama giremezsin
Gerçekten sevemezsin sen
Beklenen ölümlerin kaçışı olmaz
Bir yıldız bilinmeze kayıyor mağrur
Ben sürgünüm sen durgun kaçak bu sevda
Dilim hep elvedaya dönüyor mağrur
Haykırsam duyamazsın
Çağırsam gelemezsin
Yürekten sevemezsin sen
Zor günde aramazsın
Hiç yanlız kalamazsın
Korkusuz sevemezsin sen
"Öyle bir küsüp gidişin vardi ki
Seni vicdansız ,insafsız,kitapsız"
.


Sevgi Duvari


sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
dilimizde akşamdan kalma bir küfür
salonlar, piyasalar, sanat sevicileri
derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni
yakanda bir amonyak çiçeği
yalnızlığım benim sidikli kontesim
ne kadar rezil olursak o kadar iyi
kumkapı meyhanelerine dadandık
önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi
aramızda görevliler ekipler hızır paşalar
sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
çöpçülerin elleriyle okşardın beni
yalnızlığım benim süpürge saçlım
ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi
baktım gökte bir kırmızı bir uçak
bol çelik bol yıldız bol insan
bir gece sevgi duvarını aştık
düştüğüm yer öyle açık seçik ki başucumda bir sen varsın bir de evren
saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi yalnızlığım benim çoğul türkülerim
ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi


Siz Yanmayin


Ağlama, bugünler gelir de geçer babam
Ağlama, bu dertler elbet biter babam
Ocaksız köylerimde dumanlar tüter elbet
Ben yandım sen yanma allahaşkına
"Burda bu şarkımı söylerken,
Benim Türkiye'de yaşadığım çok zor günlerde,
Bu 'Merhaba'sını istediğim,
Fakat o 'Merhaba'yı benden esirgeyen
Ulusal anlamda bu kaderi paylaştığım
Bütün arkadaşlarıma ve dostlarıma
İnce bir sitemdir...
Umarım,
Bunu anlarlar."
İki damla gözyaşımla satıldım pazarlarda
Kırdılar yüreğimi kırdılar azarlarla
Sürgünlere yolladılar sabah dörtte yağmurlarla
Ben yandım sen yanma Allah aşkına
.










Sorgucular


Kimileri hep suçluyor
Kimileri sorguluyor
Yaralı yüreğime kara çalıyor
İhanet zincirini tutan utansın
Dönüp arkasına bakan utansın
Dost diye bağrıma bastığım insanlar
Arkamı dönünce vuran utansın
Durmadan hep soruyorlar
Aç bırakıp gülüyorlar
Emekleyen yüreğime usta diyorlar
Usta değil acemi bir işçiyim ben
Onurlu bir kavganın neferiyim ben
Dostumun dosttu düşmanım eceliyim ben
Bilipte söylemeyen diller utansın









Söyle


Söyle yamur çamur
Değmedi yüreğime
Söyle ben nerdeyim
Sen nerde
Söyle ay doğmadan
Düşmesin yaş gözüme
Söyle ben nerdeyim
Sen nerde
Dışarıda kar yağıyor
Benim için yağmur
Ağlama gözbebeğim
Biraz daha dur
Yüregime basa basa
İçimden yar gidiyor
Ağlama iki gözüm
Biraz daha dur
Ay ayy ay yanıyor ömrüm
Vallahi yamur çamur
Değmedi yüreğime
Söyle ben nerdeyim
Sen nerde
Söyle ay doğmadan
Düşmesin yaş gözüme
Söyle ben nerdeyim
Sen nerde
Söyle yamur söyle
Değmeden yüreğime
Söyle gökyüne
O nerde
Söyle baksın gece
Dağlardan hasretime
Söyle bilmesemde
O nerde
Söyle ay doğmadan
Düşmesin yaş gözüme
Söyle gökyüzüne
O nerde










Suskun


Sus, kimseler duymasın.
Duymasın ölürüm ha.
Aydım yarı gecede
Yeşil bir yağmur sonra...
Yağıyor yeşil.
En uzak, o adsız ve kimselersiz,
O yitik yıldızda duyuyor musun?
Bir stradivarius inler kendi kendine,
Yayı, reçinesi, köprüsü yeşil.
Önce bendim diyor ve sonra benim...
Ölümsüz, güzel ve çetin.
Ezgisidir dolaşan bütün evreni,
Bilinen, bilinmeyen ıssızlıkları.
Canımı, tüylerimi sarmada şimdi
Kendi rüzgarıyla vurgun...
Sarıyor yeşil.
Rüya, bütün çektiğimiz.
Rüya kahrım, rüya zindan.
Nasıl da yılları buldu,
Bir misra boyu maceram...
Bilmezler nasıl aradık birbirimizi,
Bilmezler nasıl sevdik,
İki yitik hasret,
İki parça can.
Çatladı yureği çakmaktaşının,
Ağıyor gök kuşaklarının serinliğinde
Çağlardır boğulmuş bir su...
Ağıyor yeşil.
Yivlerinde yeşil güller fışkırmış,
Susmuş bütün namlular...
Susmuş dağ,
Susmuş deniz.
Dünya mışıl-mışıl,
Uykular derin,
Yılan su getirir yavru serçeye,
Kısır kadin, maviş bir kız doğurmuş,
Memeleri bereketli ve serin...
Sağıyor yeşil.
Aydım yarı gecede,
Neron, çocuk kitaplarında çirkin bir surat,
Ve Sezarsa, bir ad, yıkıntılarda.
Ama hançer taşı sanki
Koca Kartaca!
Hani, kibrit suyu vermişlerdi üstüne
Bak nasıl alıyor, yigit,
Binlerce yıl da sonra
Alıyor yeşil.
Vurur dağın doruğundan








Atmacamın çalkara,
Yalın gölgesi.
Kuş vurmaz, tavşan almaz,
Ama aç, azgın
Köpek balıklarıydı parçaladığı
Bak, Tiber saygılı, suskun.
Bak nilüfer dizisi zinciri.
Bunlar bukağısı, kolbağlarıdır,
Cihanın ilk umudu, ilk sevgilisi,
Ve ilk gerillası Spartakus'un.
Susuyor yeşil.
Sus, kimseler duymasın,
Duymasın, ölürüm ha.
Aymışam yarı gece,
Seni bulmuşam sonra.
Seni, kaburgamın altın parçası.
Seni, dişlerinde elma kokusu.
Bir daha hangi ana doğurur bizi?
Ruhum...
Mısra çekiyorum, haberin olsun.
Çarşıların en küçük meyhanesi bu,
Saçları yüzümde kardeş, çocuksu.
Derimizin altında o olüm namussuzu...
Ve Ahmedin işi ilk rast gidiyor.
İlktir dost elinin hançersizliği...
Ağlıyor yeşil.


















Sürgün Acisi


Tarifi imkansız acılar içindeyim
Gurbette akşam oldu yine rüzgar peşindeyim
Yurdumdan uzak yağmurlar içindeyim
Akşam oldu sürgün susuyor
Dönecekler bir gün
Alkırlara bozkırlara
Güneşi sunacaklar
Yanacaklar yanacaklar
Ama bir daha yalnız kalmayacaklar
İki gözüm kör olsun...
Tarifi imkansız sancılar içindeyim
Gurbette akşam oldu yine rüzgar peşindeyim
Yurdumdan uzak yağmurlar içindeyim
Akşam oldu sürgün ağlıyor
Dönecekler bir gün
Alkırlara bozkırlara
Güneşi sunacaklar
Yanacaklar yanacaklar
Ama bir daha yalnız kalmayacaklar
İki gözüm kör olsun...


Şafak Türküsü


1
Beni burada arama anne
Kapıda adımı sorma
Saçlarına yıldız düşmüş
Koparma anne
Ağlama
Kaç zamandır yüzüm tıraşlı
Gözlerim şafak bekledim
Uzarken ellerim
Kulağım kirişte
Ölümü özledim anne
Yaşamak isterken delice
2
Bugün görüş günü
Günlerden salı
Islak
Sarı bir yağmur
Ülkemin neresine bakarsa ay
Orada yitik bir anne ağlıyor
Sen aralıyorsun yağmuru

Acıdan sırılsıklam alnına siper edip elini
Sonra bir umut koşuyorsun
Yüreğin avcunda
ısırırken
çırpıntı gözlerini
(ah verebilseydim keşke
yüreği avcunda koşan
herbir anneye
tepeden tırnağa oğula ve kıza kesmiş
bir ülkeyi armağan
koşma anne
birdenbire batacak olan
düş denizinde yarattığın umut sandalıdır
oysa benim için gece
ışık hızıyla koşan
kısa ve soğuk bir zamandır
bu yüzden boğuk seslerle geldiler bir şafak

uykusuz
yorgun
ve korkak
3
sanırım baytardı
yüreğimin depreminde rihter ölçeği çatlarken
ölebilir raporu veren beyaz önlüklü doktor
boşver hipokrat amca
üzülme ne olur
sen de anne
sen de üzülme
hücremin dört bir köşesinde el ayak izlerimi
ciğerlerimde yırtılan bir çığlıkla hazır beklediğim
ve korkunç bir sabırla birbirine eklediğim
korkak kahraman gecelerimi
düşlerimle sınırsız
diretmişliğimle ***ç
şaşkınlığımla çocuk
devrederken sıradakine
usulca açılıverdi
yanağımda tomurcuk
pir sultan'ı düşün anne
şeyh bedrettin'i
börklüce'yi
torlak kemal'i düşün anne
hala kanaması nedendir faşizmin göğsünde
utangaçlığı bile vuramadan yanaklarına yasının
onsekizinde ölümüne pervasız yürüyen ince bilekli çıplak ayaklı tanya'nın
deniz'i düşün anne
her mayıs şafağında uzun
uzun döverken darağaçlarını
ve o şafaktan doğma
onbir yaşını çiğneyip yürüyen çocukları
insanları düşün anne

düşün ki yüreğin sallansın
düşün ki o an
güneşli güzel günlere inanan
mutlu bir yusufçuk havalansın
4
sıcak omuzlar değerken omzuma
buz üstünde yürüdüm yıllar boyu
bayraklar ve türkülerle
kopunca memelerinden o mükemmel yaşama
kurşunlar sıktılar alnıma
açık alanlarda ağır
kartalların konup kalktığı
yalçın kayalardan biriydim
ölüp dirildim yeniden
güneşli güneşsiz akşamlarda
mutlu yarınlar adına
özgürlük adına ekmek adına

üstüne vardım kuyruğu kanlı itlerin
dirilip dönmesin diye hiroşimalar
tahtadan atların boynuna çıplak
ölümlerle yatmasın diye çocuklar
aç gözlerle bakmasın diye çocuklar
kardeşlik adına
havadaki kuş denizdeki balık adına
yürüdüm yıllar boyu
dönüp bakmadım arkama
ıraktı gözlerim çok ırak
izim kalır mı bilmem yürüdüğüm yolda
kalsa da silinir gider
yalnızca bir ağıt gibi çakılır
ardımca gelenlere gözlerimi yaktığım yer
5
tören adımlarıyla ölmek
ne garip şey anne
kanlı karanlık bir oyunda baş oyuncuyum
bütün gözler üstümde
sürüyor gecenin karnında şafağa bakan oyun
masa üstünde üşüyen bir sigara
yanında küçücük bir cam bardak
içinde rengi bu gecenin
cılız titrek bir kibrit
kağıt kalem
sandalye
geride flu
yağlı
büküm büküm bir ip ve çingene kuralına uygun değişmez dekoru mudur
idam mahkumunun
6
kırılacak cammışım gibi
davranıyorlar
yüzlerinde zoraki çatılmış bir hüzün
oysa birazdan boynumu kıracaklar
pul pul dökülecek yaz siyasi eylül'ün
ben ölümü asıl az ötede titreyen
çingenenin kara killi ellerinde gördüm
anladım ki küllenen sigaradır
soğuyan bir bardak çaydır benim ömrüm
yani benim güzel annem
alacaşafağında ülkemin
yıldız uçurmak varken
oturup yıldızlar içinde
kendi buruk kanımı içtim
7
ne garip duygu şu ölmek
öptüğüm kızlar geliyor aklıma
bir açıklaması vardır elbet

giderken darağacına
8
geride
masa üstünde boynu bükük kaldı kağıt kalem
bağışla beni güzel annem
oğul tadında bir mektup yazamadım diye kızma bana
elleri değsin istemedim
gözleri değsin istemedim
ağlayıp koklayacaktın
belki bir ömür taşıyacaktın koynunda
usul adımlarla yürüdüm ömrümü
karşımda kurum kurum-laşan darağacı
(tarlakuşu korkmaz ki korkuluktan
ökse de olsa dört bir yanı)
birdenbire acıdı boynum
gelecekler var birbiri ardınca ***ç
yakışıklı
ne olur işçi kadınım
az yumuşak dik
şu kefenin yakasını
9
yaşamak ağrısı asıldı boynuma

oysa türkü tadında yaşamak isterdim
çiçekleri kokmak ırmakları akmak
yaz boyu çobanaldatanlara aldanmak
su başlarında aylak sektirmek kavalımı
sonra bir çocuğun afacan bacaklarında
anavarca kayalıklarına tırmanmak isterdim
o güzel günleri görenler arasında
bir soluk ben de yaşamak isterdim
bir de luvr müzesinde seyretmek gizliden
öperken siya-u jakond'u tebessümünden
işte o an saçlarından yakalamak dolunayı
bir de yirmibeş kilometreden görebilmek
nazım'ın gözleriyle pırıl pırıl moskova'yı
ölmek
ne garip şey anne
bayram kartlarının tutsaklığından aşırıp bayramı
***** kakmalı bir kutu içinde
vermek isterdim çocukların ellerine
sonra
sonra benim güzel annem
damdan düşer gibi
vurulmak isterdim bir kıza
10
künyemi okudular
suçumuz malum
gecenin kıyısında durmuşum
kefenin cebi yok
koynuma yıldız doldurmuşum
koşun çocuklar çocuklar koşun
sabah üstüme
üstüme geliyor
yanlış mı duydum yoksa
erkenci bir horoz mu ötüyor
keskin bir acı bilenmiş
gitgide yaklaşıyor sonum
iri sözlerim yoktu söyleyecek
usulca baktım yüzlerine
bin yıllık iskeletleri çatırdayarak
göçtü ayaklarının dibine
korkutamadılar beni anne
avlunun ortasında çatık
bir kaş gibi duran
darağacı
bir zaman rüzgarda
saçını tarayan telli kavak değil mi
boynumdaki kemendi bir öğle sonu bükerken o kız
sarı sıcak sevdasını düşünmedi mi
söyle anne
o çingene
bir çiçek bahçesi kadar sıcak sokağımızdan
bağıra çağıra geçen bohçacı kadını
sevmedi mi çılgınca
11
kurulmuş tuzaklar yok artık yolumda
işkenceler zindanlar hücreler
savunmak yok mutlu tok bir yaşamı
açlık grevlerinde beynimi bir sıçan gibi kemiren
mideme karşı

kısacası
bir çiçeği düşünürken ürpermek yok
gülmek umut etmek özlemek
ya da mektup beklemek
gözleri yatırıp ıraklara ölmek ne garip şey anne
artık duvarları kanatırcasına tırnağımla
şaşkın umutlu şiirler yazamayacağım
mutlak bir inançla gözlerimi tavana çakamayacağım
baba olamayacağım örneğin
****** olmak ne garip şey anne
ceplerimde el yerine balyoz taşırken
korkunç bir merakla beklerken kurtuluş haberlerini
ve yüreğimin ırmakları taştı
taşacakken
ölmek ne
garip şey anne
uçurumlar ki sende büyür
dağdır ki sende göçer
ben yaprak derim çiçek derim
çam diplerinde açmış kanatlarını kozalak derim
gül yanaklı çocuğa benzer
yine de
oğlunu yitirmek kimbilir
ne garip şey anne
12
beni burada arama anne
kapıda adımı sorma
saçlarına yıldız düşmüş
koparma anne
ağlama
kırıldıysa düş evinin kapısı
bütün kırık kapıların çağrılışıyım
kızların yanaklarında çukurlaşan
biten başlayan aşkların
ortasındayım
her kavgada ölen benim
bayrak tutan çarpışan
her kadın toprağı tırnaklayarak doğurur beni
özlem benim kavga benim aşk benim
bekle beni anne
bir sabah çıkagelirim
bir sabah anne bir sabah
acını süpürmek için açtığında kapını
umarım kurtuluş haberleriyle dönmüş olur
çam ve kekik kokuları içinde acı yüzlü çocuklar
o zaman nasıl indirilmişlerse şen şakrak
öylece kalkar uykudan şalterler
dişleyip tükürmeden sigaralarını
türkü tadında giyinirken işçiler
bir sabah anne bir sabah
acını süpürmek için açtığında kapını
adı başka sesi başka nice yaşıtım
koynunda çiçekler
çiçekler içinde bir ülke getirirler
başlarını koymak için yorgun dizine
sen hazır tut dizini anne
o mükemmel güne
.
.




Tedirgin


Sarı sıcak yazılar uzak
Dost uzanan eller uzak
Karanlıklar kurmuş tuzak
Benim sonum dünden belli
Haramiler sarmış yolumu
Güvercinler muhbir ucar
Telden tele fermanım gider
Benim sonum dünden belli
Gözlerim dolar kan sanırım
Betonlar boğar nefessiz kalırım
Şahidim yoktur, perdeler örtük
İnanamassın ağlarsın
Geceler mi sen, benmi yorgunum
Mermiler mi sen, benmi yangınım
Düşlerim tutsak Yüreğim sürgün
İçimde bir çocuk tedirgin
Suskunum vurgunum
tedirginim benim
haylanmaz uslanmaz tedirgin...
Dağlarda kar yollar uzar
Yar belinden kollar uzar
Hasımlarım kurmuş tuzak
Benim sonum dünden belli
Müfrezeler sarmış yolumu
Menekşeler solgun açar
Dilden dile fermanım gider
Benim sonum dünden belli
Gözlerim dolar kan sanırım
Betonlar boğar nefessiz kalırım
Şahidim yoktur, perdeler örtük İnanamassın ağlarsın

Tezkere


Toprak öyle bitip tükenmez,/dağlar öyle uzakta,
sanki gidenler hiçbir zaman
hiçbir menzile erişemeyecekti.
Kağnılar yürüyordu yekpare meşaleden tekerlekleriyle
Ve onlar / ayın altında dönen ilk tekerlekti.
Ayın altında öküzler
başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi
ufacık kısacıktılar
ve pırıltılar vardı hasta kırık boynuzlarında
ve ayakları altından akan
toprak, / toprak, / ve topraktı.
Gece aydınlık ve sıcak
ve kağnılarda tahta yataklarında
oyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.
Ve kadınlar / birbirlerinden gizleyerek
bakıyorlardı ayın altında
geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.
Ve kadınlar / bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri / öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde,odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar, / bizim kadınlarımız
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehriban başlı sap çeker gibi
aynı yürek ferahlığı, / aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
Ve onbeşlik şaraplenin çeliğinde
ince boyunlu çocuklar uyuyordu.
Ve ayın altında kağnılar yürüyordu
Akşehir üzerinden Afyon`a doğru.
.











Tut ki Gecedir


Tut ki gecedir
Karanlik sivasir ellerine camlardan
Birden kırmızıya doner trafik ışıkları
Kükürtlü dumanlar yükselir
Korkuya batmış cam kırığı adamlardan
Tehlikeye büyür sakalları
Tut ki gecedir
İhbarlar birer sansar
Bir telefondan bir telefona atlar
Yeraltı örgütleri tetik üstünde
Adres değiştirmis silah kacakcilari
Fahişeler birbirinden kuşkulanıyor
"Tut ki gecedir
katiller huzursuz
hırsızlar sinirli"
Hainler ürkekçedir
Elleri telefona kendiliğinden uzanıyor
"ihanete gece muthis bir gerecedir
ihbarlar birer sansar
bir telefondan bir telefona atlar"
Ihanet bir bilmecedir









Tutuşur Dizelerim


Yiğidim yiğit olmasına yar
Yanık türkülere vurmayın beni
Tutuşur dizelerim sonra
Her biri yıldız kendi halinde.
Geceleri inen sessizlik
Umarsız açan eski yaradır
İşte yine yükseldi duvarlar
Etme gözlerin koru kendini
Sayıklasam dizelerimden
Acıyı ..... duvar nemini
Kirli gömleğimi koklarmış annem
Koklasın türkümü sıcak bir ekmek gibi..







Uğurlar Ola


Ey sürüden arkaya kalmış yiğit
Arkadaşın gitti haydi sen de git
Bak ne diyor ceddi şehidin işit
Haydi git evladım uğurlar ola
Haydi git evladım açıktır yolun
Zalimlere karşı bükülmez kolun
Bayrağı çek ön safa geçmiş bulun
Uğurun açık olsun uğurlar ola
Eşele bir yerleri örten karı
Ot değil onlar dedenin saçları
Dinle şehit sesleridir rüzgarı
Haydi git evladım ugurlar ola
Haydi git evladim aciktir yolun
Zalimlere karsi bukulmez kolun
Bayrağı çek ön safa geçmiş bulun
Uğurun açık olsun uğurlar ola
Haydi levent asker uğurlar ola
Yerleri yirtan sel olup taşmalı
Dağ demeyip taş demeyip aşmalı
Sende ki coşkunluğa er şaşmalı
Kahraman askerim uğurlar ola
Haydi git evladım açıktir yolun
Zalimlere karşı bükülmez kolun
Bayrağı çek ön safa geçmiş bulun
Uğurun açık olsun uğurlar ola


Üşür Ölüm Bile


Bir ormanda tutup onu
bağladılar ağaca
Yumdu sanki gözlerini
uyur gibi usulca
Bir soguk yel eser
üşür ölüm, ölüm bile
Anlatır akan kanı
beyaz sesiyle
Diz çöktüler karşısında
sonra ateş ettiler
Parçalanan yüreğine
yuva kurdu mermiler
Bir soguk yel eser
üşüm ölüm, ölüm bile
Anlatır akan kanı
beyaz sesiyle Gelip kondu bir güvercin
ellerine o gece Kırmızı bir çelenk oldu
bileğinde kelepçe Bir soguk yel eser
üşüm ölüm, ölüm bile
Anlatır akan kanı beyaz sesiyle


Yakarim Geceleri


Bu aşkın nüshası rüzgarlarda
Aslı bende kalacak
Bizi hasret saracak
Bulutlar çıldıracak
Ayrılık başımı döndürüyor
Kavuşmayı özlettin
İntiharlar kuşandım
Bu aşkı sen kirlettin
Geçtim borandan kardan,
Yitirdim bahçeleri
Ellerini tutamazsam gülüm,
Yatamam geceleri
Bu aşkın nüshası rüzgarlarda
Kahrı bende kalacak
Sende ihanet gülüm
Bende matem kalacak
Bu aşkın efkarı şarkılarda
Yüzün bende solacak
Bizi zaman yenecek
Ve anılar kalacak
Geçtim borandan kardan,
Yitirdim bahçeleri
Ellerini tutamazsam gülüm,
Yakarım geceleri


Yaşamadin Sen


Sensiz geçmiyor bu günler biliyormusun
Yüreğine beni beni soruyormusun
Öyle yalnız kaldım biliyormusun
Türküler söyledim sana duyuyormusun
Yıllar oldu oralarda çıkamıyorsun
Bağlanmış elin ayağın çıkamıyorsun
Bir kuş oldun gökyüzünde uçamadın sen
Nehir oldun ırmak oldun taşamadın sen
Çocuk oldun sokaklarda oynamadin sen
Doğdunda büyüdün ama yaşamadın sen.
.











Yalanci Ayrilik


Yoksun umurumda bile değil
Baş ucumda resmin hala duruyor
Defterimdeki yazın hiç silinmedi
Eşiğimdeki ayak izin her gün gelişin
Gözlerimce gidişin hiç bilinmedi
Varsın böyle geçsin yabancı günler
Varsın canımı yaksın yine yalnızlık
Seninle doluyken baktığım dünler
Yıkar mı sandın beni bu yalancı ayrılık
Yoksun umurumda bile değil
Dudağımda adın şiir oluyor
Ezberindeki sevdan hiç okunmadı
Eşiğimdeki ayak izin her gün gelişin
Yüreğime gidişin hiç dokunmadı
Varsın böyle geçsin yalancı günler
Varsın canımı yaksın yine yalnızlık
Kokunu verirken vazomda güller
Yıkar mı sandın beni bu yalancı ayrılık


Yetiş Nerdesin


Ne dağlar yıkılır, ne de duvarlar
Of çeker ağlarım, yetiş nerdesin
Kurumuş pınarlar, gelmez baharlar
Eyvah, eyvah
Ah eder ağlarım, yetiş nerdesin
Canı nerdesin sen, gülüm nerdesin sen
Bekle ben öleyim ki o zaman gelesen
Beyaz mintanına, boş yastığına
Yüz sürer ağlarım, yetiş nerdesin
Yandım ataşına, kül oldum yana
Allah allah...
Diz cöker ağlarım, yetiş nerdesin


Yorgun Demokrat


Karanlık yollardan geçtik
Zehir gibi sular içtik
Bir yanımızda ölüm
Bir yanımızda yar sevdik
Bir değil bin bir kere
Sırat köprüsünden geçtik
Cehennem de ne milletin
Ta göğsünü deldik geçtik
Bu yoldan dönenler oldu
Mum gibi sönenler oldu
Yar göğsüne bas koymadan
Vurulup düşenler oldu
Bir sen kaldın geride
Ah akıp gidiyor hayat
Yüreğim anlıyor seni
Artık susma Yorgun Demokrat
Şarkılar küsmüş dudağa
Ömründe gecikmiş hasad
Karışmış çoluk çocuğa
Geçim derdinde demokrat
İçlenir hatırladıkça
İzlerini o günlerin
Düşe kalka bata çıka
Yaşadığı o depremin.


Yüreğim Kaniyor


Sakin göllerin kuğusuyduk
Salınarak suyun yanağında
Yarılan ekmeğin buğusuyduk
Gözüm yaşarıyor
Yüreğim yanıyor /kanıyor
Olmasaydı sonumuz böyle
"biri saksımızı çiğneyip gitti
biri duvarları yıktı
camları kırdı
fırtına gelip aramıza serildi
biri milyon kere çoğaltıp hüzünleri
her şeyi kötüledi
bizi yaraladı
biri şarabımızı döktü
soğanımızı çaldı
biri hiç yoktan vurdu kafeste kuşumuzu
ciğerim yanıyor yüreğim kaniıyor
olmasaydı, olmasaydı sonumuz böyle"
Gözüm yaşarıyor
Yüreğim yanıyor /kanıyor
Olmasaydı sonumuz böyle
Dağlarda çoban ateşiydik
Dolanarak mavzer yatağında
Ceylan pınara inişiydik
Göğsüm daralıyor
Yüreğim kanıyor
Olmasaydı sonumuz böyle
"birer yolcuyduk aynı ormanda kaybolmuş
aynı çıtırtıyla ürperen birer serçe
hep aynı yerde karşılaşırdık tesadüf bu...
birer tomurcuktuk hayatın kollarında
birer çiğ damlasıydık
bahar sabahında gül yaprağında
dedim ya hiç yoktan susturuldu şarkımız
yüreğim kanıyor yüreğim kanıyor
bitmeseydi, bitmeseydi bizim öykümüz böyle"
Göğsüm daralıyor
Yüreğim kanıyor
Olmasaydı sonumuz böyle


Zeytin Karasi


Gül diyorum
Yoksul acıların gölgesinde
Güllerin solsun istemiyorum
Ay diyorum sonra
Ay n'olur
Bir vaktinde gecenin
Hangi sevda vurmuş seni
Hangi delikanlı
Gönlüne
Salvo bakışlarla...
Soramam
Zeytin karası gözlerini
Yoluma yatırma
Dayanamam.